|   | 
  • MUCİZELERE ALIŞTIK

    Bir gün keramet sahibi Abdulkadir Geylani'ye; bize bir mucize göster demişler.

    Oda ayağa kalkıp, odanın bir başından diğer başına yürüyüp oturmuş yerine. Millet şaşkın birbirine bakarken, Geylani; "İşte size mucize" demiş. 'Yürümek'... Mucizenin ta kendisi. Bizler mucize deyince uçmak, asayı yılan yapmak, elden su akıtmak diye algılamışız.

    Şüphesiz bunlar da mucize­dir. Hatta Allah nezdinde gayet normal ve olağandır. Ancak bize alışılagelmedik olduğundan ve sıradan yaşantımızda her zaman olmayan şeyler olduğundan ger­çeküstü bir mucize gibi gelmektedir.

    Ancak fiziğin de, kimyanın da biyolojinin de gemleri, ipleri elinde olan Allah için bunlar hiç bir şeydir ve gerçeküstü bile de­ğildir.

    Bizler hep bu şekilde bir mucize tasviri kurmuşuz aklı­mızda. Oysa Geylani'nin yaptığı ve vurguladığı gibi, yürümek de, konuşmak da, düşünmek ve hareket etmek de pekâlâ bir mucizedir.

    Bizler mucizelere alışmışız, artık sıradan gelmekteler. Bu suretle de gaflete düşmüşüz ve şükrü unutmuşuz.

    Düşünsenize bir gözü ve spe­sifik, kompleks çalışma biçimini ve de yapısını bırakın yapmayı, kavramak, bu sistemi çözmek bile akıl almayacak kadar müt­hiş! Gerçek bir mucize, ancak bu gözler kendini dahi göre­meyecek kadar da mucizevi bir gaflette...

    Aslına bakarsanız fizik, biyo­loji ve kimya dünyasında o kadar kritik değerlerle hayatımızı sürdürüyor ve bu dünya dönüyor ki buna mucize kavramından başka bir yafta yapıştırmak mümkün değil.

    Yani biz bir nefes alıyoruz da o nefesteki oksijenler, azotlar, karbon dioksitler o kadar hayati ve kritik değerdeler ki biraz bir dengesizlik bizleri tepe taklak etmeye yetecek! Yine aynı şekil­de şu dünya üzerinde yaşıyoruz ama dünya merkezinde ve atom merkezinde bulunan kuvvetlerin arasındaki bir denge ile bütün halde ve maddeden ayrışık hal­de, özgün, özerk halde bulunuyorsak bu hassas dengeden dolayıdır.

    Yoksa bir anda tuzla buz olu­ruz. Ve hemen söylemek istiyo­rum ki bu büyük güçleri oluştur­mayı ve dizginlemeyi (hem de en kritik değerlerde) tesadüfle izah etmeniz en az kendi yokluğunu­zu izah etmeniz kadar muhaldir, bimümkündür! Yüce Allah Fatır Suresi Ayet 41'de ne güzel, kesin ve net ifade etmiştir bu durumu; "Şüphesiz Allah, gökle­ri ve yeri, yok olup gitmesinler diye kurduğu düzende tutuyor. And olsun, eğer onlar yörüngele­rinden sapıp yok olup giderler­se, O'ndan başka kimse onları tutamaz. Şüphesiz O halimdir, çok bağışlayandır." - "Şüphesi Allah zeval bulurlar diye gökleri ve yeri her an kudreti altında tutuyor.

    Andolsun eğer zeval bulacak olurlarsa, Kendisi'nden sonra artık kimse onları tutamaz. Doğ­rusu O, halimdir, bağışlayandır."

    Yine ana konuya dönersek, mucizeyi biz yerde gökte arar­ken burnumuzun dibini görmek­ten özürlüyüz. Evrenin ve haya­tımızın her anı birer mucizeler silsilesi iken, en basit bir parma­ğımızı bile kıpırdatmak mucize iken bizler mucizeleri nerelerde aramışız da yanılmışız. Bu gaflet bize yeter...

    Kayseri Anadolu Haber 

     

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.