|   | 
  • Kiralık Kalem (Satılık Değil Ama)

    İSMET HANIM TEYZE İHSAN AMCA VE İFFET

     

    {NUTİZM VE NUTİSTLER-32}

    {“TEŞHİR VE KADIN” başlıklı yazılarımın devamıdır.}

     

    EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!) “Medenîlere galebenin iknâ ile olacağını” bilmeyenler tarafından linç edilme ihtimâlimin bulunduğu, zülfüyâre dokunacak yazılarıma böyle, yani size hitâben başladığımı biliyorsunuz, değil mi?

    60 yıl önce mahallemizde, çocukları olmayan bir karı koca yaşıyordu. Kadının adı İsmet, adamınki İhsan idi. İsmet İnönü’yü bildiğimden, İsmet’in kadın ismi olarak kullanılmasını çocuk aklımla tuhaf bulurdum. Oysa sonradan kelimenin anlamını öğrenince, onun hem erkeklere hem kadınlara çok yakışan bir isim olduğunu anladım. İSMET, şu anlamlara geliyor: 1-Haramdan ve kötülükten çekinme. 2-Nâmus. 3-Günahsızlık, temizlik. Şimdilerde kadın ya da erkek o ismi taşıyan insanlar arıyorum. Bulamıyorum. İnsanlar artık o kavramı isim olarak kullanmaz oldular. Belki de sıfat olarak taşıyanlar çok azaldığı içindir.

     

    1976 yılında İFFET isimli bir kız tanımıştım. “İffet” ismine de hiç rastlamıyorum artık. Dejenere toplumda o da unutuldu. Fakat ben İffet’i unutmadım, unutamıyorum. Bir defa buluşmuş, görüşmüştük ama... Boylu poslu, güzel ve ismiyle müsemmâ bir kız idi. Hicap duygusu, hayâ, iffet... gerçekten tecessüm etmişlerdi İffet’te. Yakın bir arkadaşımın halasının kızı idi. Arkadaşım, o sıra, bir başka akraba kızıyla evlenmeyi düşünüyordu. O gün, konuşmak, birbirlerini yakından tanımak için ailelerinin bilgisi dahilinde buluştular. Yalnız olmayı uygun görmedikleri için (Ahlâklı insanlar her zaman vardır dünyada.) yanlarına beni ve İffet’i de almıştılar. Balçova’da teleferikle tepeye çıkıldı. Önce hep birlikte oturduk. Çaylar içildi. Sonra, arkadaşım ve gelin adayı daha rahat konuşabilsinler diye (o gün tanışmış olduğumuz) İffet ile ben, onları baş başa bırakıp birlikte bir yürüyüş yaptık. Diğerleri birbirlerini çok uygun bulmamış olmalılar ki sonrasında evlilik yolunda herhangi bir adım atmadılar. Ancak ben, İffet’ten müthiş bir elektrik almıştım. Bunda belki de isminin ve ismine çok uyan kişiliğinin rolü olmuştur. İleri bir tarihte arkadaşımın annesine açtım niyetimi. Ailecek beni severlerdi. Müşerref Teyze, sıcak baktı konuya. Ancak, benim hayâllerim suya düştü! Uzatmayayım: Ben (herkesin bildiği türden) bir düğün yapmayacağımı, (her gelinin giydiği türden) bir gelinlik giydirmeyeceğimi söyleyince Müşerref Teyze, durumu İffet’e anlatma gereğini dahi duymadan red cevabını verdi. Yani İffet’le bir yuva kurmamız mümkün olamadı. Fakat ismini ve ismiyle müsemmâ kişiliğini hiçbir zaman unutamadım. “İFFET” kavramına canım fedâ olsun. Anlamını biliyorsunuzdur:

    1-Nâmus. (Şehevî hisleri ahlâkî ilkeler çerçevesinde kontrol altına alma, zinâdan korunma hâli.)

    2-Temizlik.

    Kişi ismi olarak kadınlara veriliyor ama sıfat olarak erkeklere de “elzem” derecede yakışıyor. Gerek erkeklerin ve gerekse (özellikle) kadınların artık tanışmaz oldukları, mâziye gömdükleri kavramlardan biridir “iffet”. Allahu Teâlâ Kur'an-ı Kerîm'de zinânın fuhşiyâtın yasak olduğunu bildirdiği gibi, iffetin önemini ve gerekliliğini de bildirmiştir:

    “Onlar iffet ve nâmuslarını titizlikle korurlar.” (Meâric/29)

    “Onlar iffetlerini ve harama karşı mahrem yerlerini titizlikle korurlar.” (Mü’minûn/5)

    “Cahiliye devri kadınları gibi kırıtmayınız.” (El Ahzab: 33).

    “...İffetinizi korumanız, zinâ etmemeniz, gizli dost edinmemeniz şartıyla ve mehirlerini verdiğiniz takdirde hür ve iffetli mü’min kadınlar ile sizden önce kitap verilmiş olanların hür ve iffetli kadınları size helâldir...” (Mâide/5)

     "Evlenme imkânı bulamayanlar Allah'ın kendilerini lütfuyla zenginleştirene kadar iffetlerini korusunlar" (en-Nûr, 24/32)

    “Allahım, senden hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği dilerim" (Müslim, Zikr, 72)

    “Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iffet ve nâmusunu koruma sözü verirse, ben de ona cennet sözü veririm.”(Buhârî, Rikàk, 23)

    İffet ile nâmus’un birlikte zikredilmesine dikkatinizi çekmek istiyorum. Erkek kadın ayrımı olmaksızın iffet, nâmusun kapısıdır. Kadınların örtünmeleri de iffetin bir parçası ve göstergesidir. Açıklık saçıklık (teşhircilik), nâmus konusunda tehlike alârmı demektir ve zinânın bir çeşididir.

    Son yazılarımda, “teşhir ve teşhircilik” üzerine bir fikir jimnastiği yapmıştık. Yaratıcı’mızın, insanı görme ve gösterme donatılarıyla mücehhez baş muhatap olarak yarattığını öğrenmiştik. Buna, “Rabbü’l âlemîn, kendisine âit isim ve sıfatların, mikro ölçekteki minyatürlerini insana da vermiştir (takmıştır).” eklemesiyle, Allah’ın görme ve gösterme (teşhir) keyfiyetinin, mikro düzeyde insan fıtratına da takılmış oluşundan bahsetmiştik. İnsan fıtratındaki pek çok cevher, pek çok keyfiyet, imtihan sırrına mâtuf olarak takılmıştır. Teşhir ve teşhircilik istidâdı da böyledir. Yani bir imtihan sorusudur. Fakat maalesef çoğumuz, teşhircilik konusunda yanlış yollara sapmakta, yanlış uygulamalar yapmakta ve bu imtihanda başarılı olamamaktayız.

    İşin trajik yanı; teşhircilik, sadece kişinin kendisine zarar vermekle kalmıyor, asıl yıkımı toplumsal hayatta yapıyor. Yani hiçbir teşhircinin, “Size ne! Zararlı bir şeyse, zararı bana; siz ne karışıyorsunuz!” deme hakkı yoktur. “Dikkat ediniz! Her biriniz birer çobansınız ve her biriniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Âmir memurlarının çobanıdır. Erkek, aile halkının çobanıdır, o da eli altındakilerden sorumludur. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.” (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebû Davud)

    Semâvî Söylem, özellikle kadınları “takı”ların teşhiri vesilesiyle uyarmaktadır. Evet, takı merakı da teşhircilik zaafından gelen veya onu tetikleyen bir eğilimdir. Bu merak, daha ziyade kadınlarda karşımıza çıkmaktadır. Fakat diğer yandan erkeklerin de başlarını belâya sokmaktadır. Böyle olduğu için öncelikle kadınlara seslenilmektedir. Ancak, fıtrat kitabına sınav için konulmuş “teşhircilik” sorusunu başarıyla cevaplayan ismet sahibi, iffet sahibi, hayâ sahibi kadınları saklı tutmak ve onlara saygı duymak da elhâk, boynumuzun borcudur.

    Âyet ve hadislerle devam edelim:

    “Erkek olsun kadın olsun şeytanın adımlarını izleyen ve nefsini karartan, zararlı çıkar. Buna karşılık nefsini arıtan kurtulur.” (Leyl, 92/3-5)

    “Mü’minler arasından hayâsızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünya ve âhirette can yakıcı bir azap vardır.” (Nûr 24/19)

    “Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının...” (Tegâbün, 64/14)

     “Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer fitnedir(imtihandır). Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.” (Enfal, 8/28)

    “Fitne” kelimesi, Türkçede “Azdırma, baştan çıkarma, karışıklık, fesat, arabozan, karıştırıcı…” anlamlarıyla kullanılır. Arapçada kelimenin esas anlamı, “deneme, imtihan, (hayır veya şerle) sınama”dır.

    Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne sebebi bırakmadım.” (Buhârî Nikâh 17; Müslim, Tirmizî, İbni Mâce)

    “Bir kadın ergenlik çağına girdiğinde onun elleri ve yüzü dışında bir yerini yabancı erkeklerin yanında açması helâl olmaz.” (Ebû Davud)

    “Şüphesiz ki sizin en hayırlı olanınız ahlâkı en güzel olanınızdır.” (Buhârî, Müslim)

    “Hayâ sadece iyilik getirir.” (Buhârî, Müslim, Beyhakî)

    Hayâ ile iman daima bir arada bulunur; biri gidince diğeri de onu tâkip eder. (Tebrizî, Münzirî)

    “Hayâ etmiyorsan, istediğini yap.” (Buhârî)

    Ne acı bir gerçek ve ne utanç verici bir uyarı: Hayâ etmiyorsan, istediğini yap! Yani istediğini, her istediğini yapamazsın! Her istediğini yapanlar, özellikle de Yaratıcı’nın ve Elçisi’nin “yasak” dediği şeyleri yapanlar, ancak hayâsızlar, iffetsizler, ismetsizler, edepsizlerdir. Erkek, kendisi için yasaklananları yapıyorsa, hayâsızdır. Kadın, kendisi için yasaklananları yapıyorsa, hayâsızdır. Ortalık, maalesef hayâsızlarla, edepsizlerle, ahlâksızlarla, şerefsizlerle, nâmussuzlarla kaynıyor. Hayâsızların oranı, çağımızda, (tarihteki örneklere benzer) büyük fêlâketlere davetiye çıkaracak derecede artmıştır. Teşhir zaafına takılan iffetsiz, ismetsiz kadınlar, hayâsızlığın iğrenç ve muzır örnekleridir. Muzırdırlar, topluma büyük zararlar vermektedirler ve hesaba çekilecektirler. Erkekler ise hem kendi hayâsızlıklarından hem de kadınlarının, kızlarının hayâsızlıklarından hesaba çekileceklerdir. Vesselâm.

    KADINIYLA ERKEĞİYLE İFFET’İ, İSMET’İ, HAYÂ’YI, HİCÂB’I RAFA KALDIRMIŞ VE FİTNENİN ESİRİ OLMUŞ TOPLUMA hayır.

     

    R. Serdar Özmilli

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.