|   | 
  • Cevahir Kadri

    Ağla Dervişim, Ağla

    İlahi beyana göre insan, yaratılmışların en şereflisidir. Gök ehlinin sakinlerinden olan meleklerden de ulvi/yüce, aynı zamanda da hayvanlardan da aşağı bir mertebede ve derekededir. Bu ikisi arasındaki derecesini/konumunu kişi bir bakıma amelleriyle belirleme iradesine sahiptir. İşte bütün bundandır ki, insan farklı farklıdır; insandan insana fark vardır.

     

    İnsanın farklı farklı olması huy, mizaç, anlayış yani zekavet, hissiyat, meleke vb. sahalardadır. Onu diğerlerinden asıl farklı kılan ise olaylar karşısındaki tavırlarıdır. Hani şair de öyle demiyor mu zaten: "İnsandan insana şükür ki fark var" (Sezai Karakoç). Gerçekten öyle; gerçekten de farklı farklı yaratılmış olması sebebiyle de insanın Yaratana karşı şükür borcu vardır.

     

    İnsanın çevreye, doğaya, insana, değerlere, maddiyat ve maneviyata karşı tavırları bir midir? Kimimiz çevreye ve insanın haysiyet ve şerefine karşı tam anlamıyla duyarlı iken kimimiz çevreye ilgili, ama insan hayatına, özgürlüklerine karşı duyarsız ve hoyrattır, öyle değil mi? Hatta kimimiz de makam ve mansıp gereği, elde ettiği maddiyatın, makam ve mansıbın kaybedilmemesi adına “tamam efendim”ci bir tavırla ne çevreye duyarlı ne de insana karşı! Bu son durum, insan için aslında zelil bir hal, öyle değil mi? Onun bu tavrı mahlukatın en şereflisi olma payesine sahip insana hiç yakışıyor mu? İnsan, bunu kendisine nasıl yakıştırıyor, anlamak mümkün değil! Ha, değerler ışığında düşünebilse biliyorum, o da bunu kendine yakıştıramaz ama nerede o düşünme, nerede o düşünce?..

     

    İnsan bazen de iyilik etmek, iyilerden, iyiliklerden yana tavır koymak ister de anılan sebeplerden dolayı bunu gerçekleştiremez. Bu, daha sonraları pişmanlık, esef, keşkelerle insanda, kendini gösterir. Son pişmanlık fayda vermese, iyilik, güzellik ve hakkaniyet treni kaçırılmış olsa da bunu geç de olsa dile getirebilmek de insan için bir erdemdir ama insanın erdemli olmasının en zayıf yanlarındandır. Zira Riyazu’s-Salihîn’de geçen ve Ebû Saîd el-Hudrî’den (radıyallahu anh) nakledilen bir hadisi şerifte buyurulmuştur ki “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78) Bu hadisten, olayın gerçekleştiği süreç esnasında takınılan tavırlardan bahsedildiğini anlıyoruz.

     

    Güzel ayna sosyal medya

     

    Sosyal medyanın pek çok güzel yanı söz konusu; bunlardan dolayı sosyal medyayı seviyorum. O sebeplerden biri yazar, şair, sanatçı vb. toplumun önünde olan kişilerle etkileşime girerek onların türlü konulardaki düşüncelerini öğrenmek, sizin düşüncelerinizin onların nezdinde bir değerlendirmeye tabi tutulduğuna şahitlik etmek ve onların da halkla iletişim kurmasına vesile olmak!..

     

    Geçenlerde sinema yönetmeni, yapımcı ve senarist Mesut Uçakan’ın twitter hesabında “Fikir, namus, ahlâk… din, siyaset, sanat… işporta malı haline geldiğinde, her tarafı satıcı çığlıkları doldurduğunda, ötelerden gelen sesler bu çığlıklar arasında kaybolup gittiğinde.. ey derviş, hiç olmazsa bir köşeye çekilip sessizce ağlayanlardan ol!…” diye feryat ettiğini gördüm. Yaşanan bir vehametin, kaybolan değerlerin bir bir yok oluşuna ses veriyor olmasını doğrusu alkışladım. Duramadım, ben de “Masumlar ve mazlumlar akıl almaz iftira ve bühtanlarla zulümler altında inim inim inlerken, her türlü yasal ve insanî hakları gasp edilirken, zulme ses çıkarmayışına, ses çıkarmayarak zımnen destek oluşuna da ağla, çünkü "Zulme rıza da zulümdür." (BSN) ey derviş!..” diyerek onun twetini yorumlu retweet etmiş oldum. Mesut Uçakan Bey de “El hak sen de haklısın!” diyerek en azından, sesime aksiseda ile hak verdi!

     

    Dervişin nitelikleri

     

    Bu etkileşim hem değerler hem de dervişlik üzerine düşünmeme vesile oldu. Gönül insanı Yunus Emre’nin şiirlerindeki derviş/lik zihnimi kurcaladı. Onun şiirlerinden bazı beyitleri inceledim. Yunus, derviş olmanın birtakım niteliklere sahip olmakla mümkün olduğunu belirterek dervişin şeriat, tarikat, marifet ve hakikat kapılarını bilmesi ve o kapılardan geçmesi gerektiğine dikkat çekiyor: “Dervişin dört yanında dört ulu kapı gerek/ Nereye bakar ise gündüz ola gecesi/ Ona eren dervişe iki cihan keşfolur/ Onun sıfâtın över ol hocalar hocası” Bu dizelerle o dört kapıdan geçenin ancak derviş olabileceğini, ona eren dervişlerin de zaman kavramından uzaklaşacağını her nereye baksa gündüz gibi aydınlık olacağını belirtiyor.

     

    Yunus Emre, dervişliğin öyle kolay bir mertebe olmadığını, dervişlerin her hususta Hak’tan hakikatten yana olması, ölüme hazır bulunması gerektiğini bir başka şiirinde dile getirir: “Ben bir dervîşidüm dostum/ Hak'dan yana oldı kasdum/ Ecel tuzağına basdum/ Esenledüm dünyâm seni” diyerek ilave eder: “Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir/ Varıp anın üstüne, evler yapasım gelir.” Geçilmesi tam anlamıyla hayat memat meselesi olan sıratın durumu ve oradaki hâliyle ilgili olarak bu sözleri söyleyebilen kişidir asıl derviş.

     

    Dervişlerin tavrı

     

    Derviş; hakkı bilen, hakkı, hukuku ve adaleti gözeten kişidir. Dağ başlarında, münzevi odalarda tefekkür ede ede gerçek anlamıyla derviş olunmaz. Hakiki dervişlik, halk içinde haktan ve haklıdan yana olmakla mümkündür. Dağ başlarında, münzevi odalarda çekilen teşbihlerin, tevhitlerin, temcitlerin, tahmitlerin sevabını inkâr edemeyiz. Ama insanların durumlarını araştırıp bilmeden, olayların bir sahnede cereyan eden yönü bir de sahne arkasındaki gerçek yönünün olduğunu bilip düşünmeden, araştırıp etmeden, kişiler, gruplar, cemaatler hakkında ileri geri konuşarak, münkirlerin, mücrimlerin, fettanların, fitnecilerin ve münafıkların kendi kötülüklerini gizleyerek başkalarına iftira ve bühtan dolu beyanlarını esas alıp ileri geri konuşmak de çekilen tespihlerden elde edilen sevapların bir hamlede eriyip tükenmesine sebep olur. Gerçek derviş buna dikkat eden kişidir. Onun içindir ki yine Yunusun diliyle “Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil/ Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil” diyerek dervişin nasıl olması gerektiğini anlamış oluyoruz. Onun için haydi derviş olalım demekle derviş olunmuyor.

     

    Gerçek anlamda hak ve hakikatlere aşina bir derviş, haksızlık ve hukuksuzluklara, adaletsizliklere, ötekileştirmelere, kin ve nefrete karşıdır. Bunlardan beslenenlere karşı tavır almak, mazlumun yanında olmak zorundadır. Öyle dervişler vardır ki onlar “Gözleri giryan, ciğeri püryan”dır, kâinatta olup bitenlere karşı “hayran olmuş hayran divaneler”dir. 

     

    Gerçek derviş, nefsinin ve neslinin mahvolmasına, değerlerin ayaklar altına alınmasına, değerlerin değersizleştirilmesine, içlerinin boşaltılarak sloganlaştırılmasına ve siyasileştirilmesine gönlü razı olmaz. Böyle durumlar için gözyaşlarını nehirler gibi akıtarak zulümlere, zalimliklere karşı olup gece gündüz Rabbine insanların hidayete ermesi, zalimlerin zulümlerinden vazgeçmesi, masumların haklarına, hukuklarına ve özgürlüklerine kavuşması için dua eder. Diğer yandan da “kavli leyyin” yani “tatlı ve yumuşak bir dil” ile zalimleri yaptığı kötü işlerden vazgeçmeleri yönde çağrılarda bulunur. Yoksa, dervişlik bir köşeye çekilip, münzevi odalarda sadece kendi hâlini düzeltme yoluna gitmek değildir. Evet insan, önce nefsini düzeltecek, onu ıslah edecek. Diğer yandan da nefislerin ve nesillerin hidayete ermesine vesile olacak güzel işleri yapmaktan da geri durmayacaktır.

     

    Allah akıbetimizi hayr eylesin

     

    Üç günlük ömrümüz var; dün, bugün, yarın. Dün gitti, yarını bilmiyoruz. İçinde bulunduğumuz hâlin iyi olmasına gayret ediyoruz, etmeliyiz de. Hâli halleden bütün bir ömrünü de halletmiş olur. İyi işler yaptıktan sonra iyi işleri devam ettirmek de şarttır. Yoksa -Allah korusun- zalimlerden olarak kötü bir akıbetle yüz yüze gelmek de olası bir durum. 

     

    Güzel işler yapmış, güzel adımlar atmışsınız. Bütün sözleriniz de güzel olmaya devam edebilir. Ama bütün bu güzel söylem ve eylemlerinizden sonra önceki güzelliklerinizi yutacak karadelikvari attığınız kötü adımlar, uygulamalarınız sizin kötülerden kötü olarak anılmanıza mâni olamaz!

     

    Rabbim istikamet versin ve akıbetimizi hayr eylesin, hidayet üzere emanetini alsın ve bizi Müslüman, mümin ve muvahhitlerden eylesin!

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.