|   | 
  • Cevahir Kadri

    Bir Beyaz Sayfa

    Birçoğumuz her gün ağaçların, bitkilerin, çiçeklerin, otların yanlarından geçiyoruz, bazılarını da çiğneyip gidiyoruz. Ama onların varlıkları, var oluş özellikleri, yaratılışındaki harikalıkları hiç merak edip incelemeyi dahi düşünmüyoruz, öyle değil mi?

     

    Bir dut, incir yaprağını, dahası kavak yaprağını elinize alınız ve birkaç dakika süreyle yaprağın üzerinde neler gördüğünüzü düşününüz, oradaki harikalıkları fark ediniz. Göreceksiniz ki yapraklardaki damarlar, insanın akciğeri gibi; her yaprak, dalları açısından bakılırsa ayrı bir ağaç görselini hatırlatır bize.

     

    Zaman da öyle değil mi? Yıl/sene diyoruz, on iki aydan bahsediyoruz. Ay diyoruz, peş peşe dört ya da beş hafta dediğimiz seri ile karşımızda arzı endam ediveriyor. Hafta diyoruz, yine peş peşe gelip bir grup oluşturan günlerden bahis açmış oluyoruz. Gün diyoruz yirmi dört ayrı dala, damara, saate ayrılıyor; yirmi dört ayrı dal bir gün ağacını oluşturuyor. Saat diyoruz da ayrı damara ayrılmada o geri kalır mı? O da diyor ki ben altmış pareyim her bir paremin, dakikamın da altmış dalı var diyor ve bu, gide gide bir “an-ı seyyale”ye varıp dayanıyor.

     

    Zaman denince, üstat Necip Fazıl Kısakürek’in aynı isimli şiiri aklımıza gelir hemen. Şair zamanın ne olduğuyla ilgili bir soruyla, “Nedir zaman nedir/ Bir su mu bir kuş mu/ Nedir zaman nedir/İniş mi yokuş mu?” diyerek başlar şiirine ve sonra da “Kime kaçsam ondan;/ Ha yakın, ha ırak?/ Kime kaçsam ondan;/ Ya sema, ya toprak...” diyerek zamandan kaçışın mümkün olmadığını ifade eder. O, Muhasebe şiirinde de zaman üzerinde neler düşündüğünü “Zaman korkunç daire, ilk ve son nokta nerde/ Bazı geriden gelen yüzbin devir ilerde” ortaya koyar.

     

    Ömür ağacımızın dalları var, adına yıllar dediğimiz. O ağacın yaprakları var, aylar dediğimiz. Ve dal uçlarında çiçekleri, meyveleri var emek dediğimiz. Yaşanan her yıl dallardan bir dal daha şahlanmış, varoluş sürecini tamamlamış olur. Ağaçlar zaman sürekli bir değişim içerisindedir. Ağaçlar ki döktüğü yaprak sezonu adedincedir ömrü hayatları, yaşları. 

     

    Ağacın yaşı deyince geçenlerde gördüğüm harika karikatürden bahsetmeden geçmek olmaz. Anılan karikatürde yaşça büyük ve tecrübeli bir ağaç kesmektedir. Kendisini izleyen bir çocuğa “Ağaçlardaki daireler bize ağacın kaç yaşında olduğunu gösterir.” diye hatırlatmada bulunur. Bunun üzerine çocuk da “Kaç yıllık bir ağacı kestiğimizi gösterir.” Şeklinde oldukça anlamlı karşılık verir.

     

    Bir de kitaplar vardır hayatımızı şekillendiren, hayatımızın anlamını bize öğreten. Bilirsiniz ki kitaplar da sayfa sayfadır. Sonra defterler vardır kimi yazıla yazıla satırlarda nice hayatlara dair bilgiler yer alan, ama henüz paylaşılmak üzere kitaba dönüşmemiş, dönüştürülmemiş. Kurşun ya da tükenmez kalemle düşülen notlar olabildiği gibi mürekkepli yani dolma kalemle geleceğe notlar düşülmüş defterler vardır.

     

    Bir de henüz hiçbir sesin harfe, seslerin kelimelere dönüşmediği, bembeyaz bir satıh görürsünüz ki âdeta yaşanılacak ama henüz yaşanılmamış yılları hatırlatır gibidir. Beyaz sayfa diye isimlendirilir, bir bebek gibi tazedir, henüz bir işaret bırakılmış değildir oraya.

     

    Defterler bilgileri, durumları, vak’aları, varlıkların adlarını, hâsılı ister bilgi bağlamında isterse duygu bağlamında isterse de varlıklar bağlamında olsun; bilinen, bilinmesi gereken her ne varsa onların unutulup gitmemesi için bir yere kaydedilmesi gerekir. İşte o kaydedilme yerine biz defter diyoruz. Defter, onu dış hafıza, dış dimağ olarak adlandırmamızda bir beis yok. Defterlere bilgileri yahut kaydedilmesi gerekenleri kaydedene kâtip, yazıcı diyoruz. İnsanı, varlıkları ve kâinatı yaratan Allah, sağ ve sol omuzlarımıza birer melek yerleştirmiş, görevlendirmiş. Bu meleklere biz “kiramen kâtibin” diyoruz; âkil ve bâliğ insanların söz ve eylemlerini kaydeden, kayda geçirme vazifesiyle muvazzaf, görevli meleklerdir bunlar. İnsanın söylediği ve yaptığı hiçbir şey kaybolmuyor, her daim kaydedildiği için insanın haksızlığa uğraması da söz konusu değil.

    Yaşanan her yıl, sayfaları doldurulmuş bir defterdir, tıpkı yaşanan her günün de sayfaları ama olumlu ama olumsuz, türlü kayıtlarla doldurulmuş, dopdolu bir sayfa olduğu gibi.

     

    Yeni doğan her gün, henüz hiçbir şeyin kaydedilmediği yeni bir sayfadır. Yeni bir yıl da sayfalarına henüz hiçbir şeyin kaydedilmediği taptaze bir defterdir. Bu dünyaya gelen her insan da bir defterdir, henüz hiçbir şey yazılmamıştır, çünkü bir sonraki hayatımızın tarlası hükmündeki bu dünyaya ait bir yaşanmışlıkları yoktur onun. İnsan, âkil ve bâliğ oluncaya dek de yaptıklarından sorumluluk yüklenmez. Yaptığı güzel işlerde alkışlanır, ancak olumsuzluklarda mesul tutularak cezalandırılmaz. Çünkü onların cezai ehliyetleri yoktur henüz.

     

    Yeni bir yılın ilk günlerindeyiz, ilk haftasını, ilk ayını idrak ediyoruz. Yaşadıklarımıza baktığımızda her şey rutin, yeknesak, aynı hâl üzere devam edip gidiyor. Güneş doğuyor, kuşluk, öğle, ikindi, akşam, yatsı, gece, gecenin ileri saatleri, seher, tan vakti, sabah namazı, güneşin doğuşu, işrak… Bütün bunlar, her gün aynı dairenin aynı biçimde hareket ederek vazifesini tamamlamasından başka bir şey değil. Varlık, zaman, mekân kendisine tevdi edilen vazifeyi bihakkın yerine getiriyor. Ey insan, ya sen? Sordun mu kendi kendine; ben kimim, neyim, nerden geldim, nereye gidiyorum, kalıcı mıyım burada ki her yeri ve her şeyi elde etmeye çalışıyorum?

     

    Doğan her gün, gelen her yıl bize bir muhasebe imkânı tanır. Varsa günah ve hatalarımız, yanlışlarımız onlardan sıyrılmamıza vesiledir. Geliniz, vakit geç olmadan günahlarımıza tövbe edip hatalarda ısrar etmeden iyiliklere yönelelim. Her türlü bela ve musibetten azade olmak için topyekûn bir tövbe ile temizlenme, arınma yoluna girelim. Dedikodu, gıybet, töhmet, zan, iftira gibi amellerimizi ve toplumu yiyip bitiren kötü söylem ve eylemlerden kendimizi uzak tutalım. Cennet misali yaratılarak bir nimet hâlinde sunulan şu dünyayı kendi ellerimizle cehenneme çevirmeyelim. Şu dünyada üç gün rahat edelim diyerek ebedi rahatımızdan olmayalım, gelecek nesillerin de haklarına girmeyelim, şimdiki nesillerin haklarına girdiğimiz yeter.

     

    Bir bebeğin, sabinin kalbinin buruk olmasına sebep olduysanız, olduysak, vay hâllerimize vay! Başka bir şey saymama gerek var mı?

     

    Rabbimden dileğim; yeni yılda hak, hukuk, adalet, sağlık afiyet, huzur ve mutluk vb. her alanda yaşayacaklarımızı yaşadıklarımızdan daha hayırlı eylesin. Dünyada zulümler, haksızlıklar, hukuksuzluklar son bulsun. Kavuşmayı bekleyenler, bekledikleriyle bir olsun. Gönüllerden keder, defterlerimizden günah ve kirler hep silinip gitsin. Bu âleme veda ettiğimizde, yaptığımız iyilikler artı olarak kalmak üzere günahlardan arınmış olarak bembeyaz sayfalardan oluşan bir amel defteri ile Rabbimizin huzuruna çıkalım.

     

    Yeni yılımız hayırlara, güzelliklere, özgürlüklere, sağlık, huzur, mutluluk ve refaha vesile olsun! Yeni yılınız kutlu, yarınlarımız umutlu olsun!..

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.