|   | 
  • Cevahir Kadri

    Cevahir Kadri'nin bu hafta ki yazısı ; 'Ömür Dediğin'

    Her sabah uyandığımızda dünyaya yeniden geliyoruz demektir. Çünkü her akşamın sonunda, bu hayatın sonu olduğunu hatırlatırcasına bir uyku hâliyle hâlleşiyoruz ve gecenin serinliklerine kendimizi atıyoruz. Uykularımızda farklı farklı dünyalara yolculuk yapıyoruz; kimi zaman gerçek hayatta hiç karşılaşmadıklarımızla karşılaşıyoruz kimi zaman gerçek hayattakilerle hiç beraber olmadığımız farklı mekanlarda buluşuyoruz. Bir rüya hâlinden bahsediyorum, çoğu kez geleceğimize dair birtakım işaretleri, hayalleri barındıran rüyalarımızdan.

     

    Bir nefeste iki hayat bahşeden Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun. Aldığımız nefesi veremeden hayata veda edebilme ihtimalimizin olduğu gibi verdiğimiz nefesi alamadan ruhumuzu teslim etme durumumuzun söz konusu olması gibi. Onun için bir nefeste iki can nimetini veren Allah’a kâinattaki varlıklar adedince şükürler olsun. Bir de bunca zamandır hayatta aldığımız ve verdiğimiz nefeslerimizi düşünelim. Bunca süre içerisinde nice hayatların bize bahşedilmiş olduğunu hatırlayalım. Böylelikle hem aczimizi hem de Rabbimize karşı minnettarlığımızı, mahviyetkârlığımızı bilelim.

     

    Her sabah yeniden, yenilenmiş olarak uyandığımızda hayata yeniden başladığımızı unutmayalım. Yeniden başlıyoruz ama eski birikimlerimiz kaybolmadan. Bu ne güzel bir yenilenmedir ki eski bilgilerimiz, hislerimiz asla zarar görmüyor. Şuur erdiğimiz yıllardan beri yaşadıklarımızı hiç unutma olmaksızın yenilenen bir vücut elbisemiz var. Yunus Emre üstadımız çağlar ötesinden bize seslenerek ne buyurmuş:

    Biz sevdük ‘âşık olduk sevildük ma‘şûk olduk

    Her dem yini dirlikde sizden kim usanası

     

    Güzeli görmek, görebilmek güzel olmaktır. Hayatın hay huyları içerisinde türlü türlü hâllerle karşı karşıya kalıyoruz. Hayat dikensiz bir gül bahçesi değil ki!.. An olur çiçeklerle, kuşlarla, sevimli yaratıklarla karşılaşır mutlu olursun; an olur dikenler, çalılar, gulyabaniler, ışıktan rahatsız, karanlıksever yarasalarla karşılaşırsınız. Her iki hâli yaratanın Allah olduğunu, her iki hâlin de senin için bir şey ifade ettiğini, bunların sana birtakım nasihatler söylediğini unutma ve o nasihatleri can kulağıyla dinle! Dinle ki yanlış yapmayasın, yanlışlara düşmeyesin. Düşmeyesin de sırat-ı mustakimden ayrılmayasın.

     

    Bu dünyaya geldiğimiz gibi bu dünyadan gideceğiz de. Burada kimse kalıcı değil, gideceğiz asıl yurdumuza; bir süreliğine geldiğimiz bu dünyadan süremiz bitince gideceğiz. Dünyada kaldığımız, eğleştiğimiz bu süreye ömür diyoruz, ömür!.. Bir ağacın, “kaba gölgeli bir ağacın” gölgesinde eğlenmekten başka nedir ki bu ömür? Bir de ebedî hayatı kazanmamız için ikram edilen bir mezraa, bir tarla. Burada ekip öbür âlemde hasat edeceğimiz ürünler bostanı. Bu bostanı zamanında ekip dikmezsen tavı geçiverir toprağın da taneler bitmez, ektiğin ele geçmez. Peki, geldiğimiz gibi gidebilecek miyiz? Geldiğimiz gibi gidebilsek ah gidebilsek!.. En büyük nimetlere gark olmuşuz demektir. Çünkü insan bu dünyaya “cennet kuşu” gibi gelir; ne günahı var ne de ahı. Kazanırız burada hem günahı hem de ahı. Öbür âlemde ah etmemek için bu dünya hayatımıza bir çekidüzen vermek gerek. Gidelim, üstadımız Yunus Emre’nin kapısına vuralım tokmağımızı, bakalım bu sefer bize neler neler söyleyecek?

    Ömür geçti, yazık ki geç uyandım,

    Bu dünya bana baki kalır sandım.

    ...

    Geldi geçti ömrüm benim,

    Şol yel esip geçmiş gibi

    Hele bana şöyle gelir,

    Şol göz açıp yummuş gibi

     

    Bu dünya kimseye baki kalmaz, geçmiş bunca asırlar, mezarlar, eski medeniyetler bu dünyanın kimseye kalmayacağını söyler. Söyler de onlar bizler anlar mıyız anlamamız gerekenleri. Söz, yine sultanlarının:

    Batmış dünya malına, bakmaz ölüm hâline

    Ermiş Karun malına, zehî iş düşvârlığı

    Bu dünya kime kaldı, kimi berhudâr kıldı

    Süleyman'a olmadı, anın berhurdârlığı..

     

    TRT’de, Zeliha İlhan Doymuş’un hazırlayıp sunduğu Ömür Dediğin ismiyle yayımlanan,  güzel bir program var. Program, ismini söz ve müziği Zülfü Livaneli’ye ait olan bir türküden almış. Türkünün ilk kıtası şöyle:

    Bir insan ömrünü neye vermeli

    Harcanıp gidiyor ömür dediğin

    Yolda kalan da bir yürüyen de bir

    Harcanıp gidiyor ömür dediğin.

     

    Program, feleğin çemberinden geçmiş dedelerimizin, ninelerimizin meşakkatlerle dolu hayat hikayelerinin birinci ağızdan anlatımı ile hayatımızda olanlarla yetinmenin önemini bize hatırlatıyor. Bugünün yokluk, kıtlık görmeyen, eldekileri beğenmeyen gençleri, sürekli olmasa bile arada bir seyretmeli, hem de bütün dikkatlerini programa yoğunlaştırarak. Çünkü gerçekten sağlık başta olmak üzere eldeki varlıkların, imkânların, nimetlerin kadrü kıymeti bilinmiyor. Kıymetini bilmek için illaki onu kaybetmmiz gerekmiyor. Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in Beklenen şiirindeki şu dörtlükteki manayı illaki yaşamamız mı gerekiyor bazı şeylerin kıymetini bilmek için:

    Geçti istemem gelmeni,

    Yokluğunda buldum seni;

    Bırak vehmimde gölgeni,

    Gelme, artık neye yarar?

     

    Dünya hayatının oyun ve oyuncaktan başka bir şey olmadığı, asıl hayatın ahiret hayatı olduğu birçok ayeti kerimeden vurgulanmıştır. Ankebut Suresi 64. Ayet de bunlardan biridir: “Bu dünya hayatı, (kendine bakan yüzüyle) boş bir oyalanma ve oyundan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise, işte o, (her şeyin diri olduğu) gerçek hayattır. Bunu bir bilselerdi!” Ömür dediğimiz şu üç günlük hayatımızı asıl yurdumuz olan ahirete göre bir dizayn etmenin vakti gelmedi mi? Daha ne zamana kadar nefsimizin hevasına ve heveslerimize, dünyevi makam ve imkânlarına göre şekillendireceğiz şu dünya hayatımızı, yetmez mi artık? Bak Mevlâna ebedî âleme göçmeyi, bu dünyadan ayrışmayı sevgiliye kavuşma gecesi, “şeb-i arus” olarak nitelendiriyor. Peki böyle düşünmesi bize bir şeyler anlatmıyor mu?

     

    Mevlâna Celâlleddin-i Rumî gibi veli zatlar, kalplerini yüce Allah’ın sevgisiyle doldurdukları, ona tam olarak iman ettikleri için ölümü sevgiliye, Allah’a kavuşma vakti olarak nitelendirmişlerdir. Çünkü onlar, dünyada iken de kalpleri Allah sevgisi ile dopdolu olduklarından hadis olarak rivayet edilen edilen sözde, “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.” denilmiştir.

     

    Mevlâ; sırat-ı mustakimden bizi ayırmasın, dirilmek istediğimiz şekilde bir hayat yaşamayı nasip eylesin!..

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.