|   | 
  • Nurettin Bilgen

    DOSDOĞRUYOL

    Selamların en güzeliyle…Kıymetli dostlarım,hayatımız başlangıcı ve sonu olan bir süreçtir; hepimizin ömrü doğumumuzdan ölümümüze kadar belirli ve sınırlı bir süreçte cereyan eder; buna “sergüzeşt-i hayat”da denir. Birey gibiailelerin, toplum ve devletlerin de sergüzeşt-i hayatları vardır. İster şahsi ister toplum ve devlet hayatı olsun tüm sosyal hayatlar, doğru ve adil bir form ile düzenlenip yönetilemezse insanın hayat süreci gibi toplum süreçleri de asla doğru bir temele oturtulamaz. Bu durum ise sürekli çalkantılı, kaos, cinayet ve sosyo-ekonomik krizleri doğurur. Evrenin en önemli ve tek akıl sahibi varlığı olan insan adalet ve doğru yolu yitirerek sorunların da en önemli sebebi durumuna düşer.

    İnsan,doğal çevresine karşı da adil ve doğru olması gerekir. Şayet doğayı ihtiras ve kötü emellerine maruz bırakır ve tahrip ederse doğa uzak olmayan bir zamanda doğal afetlerle insanlardan öcünü yüksek can ve mal kayıpları şeklinde alır. Dünyanın doğal dengesini oluşturan unsurlar değişir; kuraklık, küresel ısınma ve felaketler dünyanın her yanını sarıverir. Can ve mal kayıpları yanında medeniyet eserleri de yok oluverir.

    Aynen doğa da olduğu gibiinsan şahsi, ailevi, toplum ve devlet hayatında da adil ve doğru olmak, sırat-ı müstakim üzere yaşamak zorundadır. Bunun temeli de “bilgili, ilkeli, inançlı ve ahlâklı olmaktan” geçer.

    Doğruluk üzerine olmak ise hemen her zaman sıkça okuduğumuz, namaz kılanlarımızın günde en az kırk defa okuduğu Fatiha Suresi’nde geçen “ihdina’s-sırâta’l-müstakim-bizi dosdoğru yola ilet” ayetindeki “dosdoğru yolun tanımını bilmekten” geçer. Kendimize ve yakın çevremize bunu soralım; her gün bu ayeti okuyanlardan kaç kişi “dosdoğru yolun – sırat-ı müstakimin” ne olduğunu ve anlamını bilmektedir dersiniz! Üzülerek belirteyim din görevlilerinin ve ilahiyatçıların çoğu hatta tasavvuf ve cemaat ehillerinin ekseriyeti de “sırat-ı müstakim”in yani “dosdoğru yol”un ne olduğunu bilmemektedirler. Kısaca “Hak Yol” denip geçilmektedir.  Peki gerçekten nedir dosdoğru yol veya Hak Yol?

    “Dosdoğru yolun-sırat-ı müstakim”in tanımını yapmadan önce şu ön bilgiyi verelim: “İnsanın bünyesinde yer alan ve ona yön veren üç güç vardır.Bunlar“düşünce gücü, tepkisel güç ve duygusal güçtür.” İnsanın kendindeki bu güçleri ifrat ve tefritten uzak kalarak “hikmet, cesaret ve namusluluk” üzere yaşayıp adilve doğru olması “sırat-ı müstakim” üzere yaşamasıdır.

    Öyle ise “sırat-ı müstakim”için:

    1. Düşünce Gücü’nü doğru ile yanlışı ve hak ile batılı birbirinden ayırt ederek doğru ve adil yaşayacak şekilde kullanmak gerekir ki buna “hikmet” denir.

    2. Tepkisel Güç’ü“hakkı hak bilip onu yerine getirmek batılı batıl bilip ondan kaçarak hikmete sarılarak yaşamak için kullanmaktır buna da “cesaret” denir.

    3. Duygusal Güç’üevlenme, yeme içme ve uyuma gibi konularda ifrat ve tefritten kaçarak, meşru yasal ve helal olanla yetinip meşru olmayana yönelmeme ve namuslu olarak yaşamaktır, buna “iffet” de denir.

    Tanımı bütünlersek “sırat-ı müstakim”i şöyle tanımlayabiliriz: “İnsan olarakbütün duygu ve davranışlarımızda cesaret, iffet ve hikmet üzere orta yoldaadil ve doğru olarak yaşamaktır.”

    Her şeye rağmen hepimiz için önemli olan bu ilkeler yanında bilgili ve ahlaklı olmamız da çok önemlidir. Vicdanlı, bilgili bireyler aynı zamanda ahlaklı olurlar. Aklımız bize mantıksal olarak doğruları söylerken; vicdanımız da duygusal olarak doğruları bize fısıldar.
    ***

    Kafkasların Yıldız Şehri

    Kafkasya’nın yıldız şehri Tiflis’teyiz.Kutaisi’den doğu yönünde etrafı ormanlarla kaplı otoyola girerek oradan Tiflis’e doğru yola devam ettik. Kimi yerlerde orman köyleri vardı, buralardaki servis ve dinlenme alanlarında köylüler yetiştirdikleri ürünleri satıyorlardı. Genellikle satılan yerel ürünler arasında kızılcık, muşmula, ceviz, yer elması, elma ve kırmızı renkli mantar gibi ürünler satılıyordu. Çay molası için arabamızla bir servis alanına girdik. Bir süre dinlenip çaylarımızı içtikten sonra bu yerel ürünlerden bazılarını satın aldık.

    Otoyol kenarındaki servis yolundan ayrılmadan önce yine meslektaşım olan ve Tiflis’te uluslararası bir üniversitede görev yapan Prof. Dr. A. Çetin Hoca’yı telefonla aradım ve O’na planımıza göre bu akşam üstü Tiflis’te olacağımızı, akşam yemeğinden ve çay içiminden sonra yola devam etmek ve sabah Bakü’de olmak istediğimizi söyledim. O da şu anda ben Türkiye’deyim ama arkadaşım Sedat Bey size yardımcı olur, ev sahipliği yapar ve Tiflis’i de gezdirir, dedi. Oysa yoldaki hesap Tiflis’e uymayacaktı hemde çok çeşitli sürprizler bizi bekliyordu ama bu sürprizleri hiçbirimiz bilmiyorduk.

    Hangimiz bilebilirdik hayırlı bir iş için çıktığımız bu yolda başka sevdaların ve hayırlı işlerin doğup filizleneceğini, hiç birimiz bilemezdik. Tiflis’te ilk defa karşılaştığımız Hasan’ın birkaç ay sonra bu tanışmadan evliliğe giden yeni bir mürüvvetin doğacağını kimse bilemezdi. Çünkü yeni tanışıyorduk. Bakalım bu tanışma hangi sürprizleri doğuracak ve neler değişecekti? Sizler bir süre bu sürpriz için merak edip beklerken, biz Tiflis’e iyice yaklaşalım ve yola devam edelim. Nihayet kuzey yönünden Tiflis’e girerken Kenan Bey de bizişehrin girişinde bekliyordu. Dostun dostu dosttur diyerek bizi güler yüzüyle “Hoş geldiniz kıymetli hemşerilerimiz!” dedi.

    Arabaya geçip O’nun arabasını bir süre Tiflis caddelerinde takip ettik. Mihmandarımız önce bizi akşam yemeği için doğruca Türk lokantasına götürdü; siz uzun yoldan geldiniz yorgun ve açsınızdır! dedi. Dediği şekilde Tiflis kent merkezindeki, sahibi bir Türk vatandaşı olan İstanbul Lokantası’na gelmiştik. Ülkemize ve Gürcistan’a has bazı yemeklerden sipariş verdik. Yemeğimizi yedikten sonra kahvelerimizi ve ardından da nefisçaylarımızıiçtik.

    Mihmandarımız KenanBey bize dönerek “Bu akşam sizi evimizde misafir edeceğiz.” dedi. Biz de “Size çok teşekkür ederiz,bizim yolumuz çok uzun, bize müsaade ederseniz yola gitmek istiyoruz.”deyince, mihmandarımız “Hocam buralarda geceleri henüz devlet yok, o yüzden yolda başınıza bir şey gelirse çok kötü olur, sizi bu akşam gönderemeyiz.” diye ısrar edince artık planımızı iptal edip Tiflis’te kalmaya karar verdik.

    Kenan Bey, evine varınca üniversiteyi Tiflis’te okuyan Denizlili Hasan’ı da davet ederek bizimle tanıştırdı ve“Yarın, sabahtan misafirlerimizi kahvaltıdan sonra Tiflis’i gezdirirsin, misafirlerimiz senin hemşerilerin.” dedi.

    Hasan,henüz 23 yaşında Denizlili bir delikanlı olup, Tiflis’te üniversiteyi bilgisayar mühendisliği alanında iyi derece ile bitirince aynı üniversitede bir yandan bilgi işlem görevlisi olarak çalışmaya başlamış, bir yandan da yüksek lisans yapıyormuş.Bizi yatırıp sabah gelmek üzere ayrıldı. Sabah erkenden gelerek bizimle birlikte kahvaltı yapıp sonra arabayla bizi Tiflis’in gezilebilecek yerlerini bir bir gezdirmeye başladı.

    Hasan,bizi ilk önce Türkiye’den doğan Kura Nehri’nin tam ortadan ikiye ayırdığı Tiflis’in merkezindekiParlamento Meydanına getirdi, orada araçtan inerek parlamento çevresi ile, tarihi kilise arasında yürüdük, sabahın erken saatlerinde olduğu için kadın işçiler sokakları süpürüyordu. Ardından Büyük Kilise’ye, oradanda Tiflis tarihi hamamlarının olduğu yeregelmiştik.Burada aynı zamanda tarihi bir cami de vardı.

    Gürcüler Tiflisadının kaynağı konusunda eski Gürcü krallarından birisinin av için geldiği bu yerde orman içinde konakladığını, bu sırada bu yerdeki sıcak su kaynaklarını görünce buraya daha sık gelip gitmeye başladığını ve buraya bir köşk yaptırdığını anlatırlar. Buranın adına da “ılık su, sıcak su”anlamına gelen “TİBLİSİ” derler. Tiflis’in adının bu sıcak sulardan geldiği dilden dile anlatılır.

    Hasan’la birlikte tekrar yola çıktık; bu seferki hedefimiz “Şeyh San’an Tepesi”ydi. Bu tepe yaklaşık 1.500 m kadar rakıma sahip olup Tiflis’i güneyden bir duvar gibi çevrelemektedir. En yüksek yerinde ise Gürcistan televizyonu vericisinin âdeta sanatsal bir anıt gibi duran geceleri seyrine doyum olmayacak şekilde etrafı aydınlatan ışıklı verici kulesi vardır.Bura da arabadan inerek hep beraber ŞeyhSan’an Tepesi’ndeki park alanından yürüyerek televizyon kulesinin çevresini turladık. Bol bol panoramik fotoğraflar çektik. Bu noktadan Tiflis’in hemen hemen tamamı görülüyordu, üstelik Kura Nehri doğu yönüne doğru devam ederek, Azerbaycan topraklarına Kırmızı Köprü Gümrük kapısı yakınlarında giriyordu. Yakındaki başka bir tepede tekrar durduk sonra da arabayla başka bu açıdan sayılı zenginlerinin şatolarının yer aldığı şahin tepesinden Tiflis’i son kez seyrettik.

    Bazı Vedalar Tekrar Buluşmanın Başlangıcıdır!

    Hepimiz Sedat Bey ve Hasan’ın bu ilgileri ve misafirperverlikleri karşısında o kadar memnun kaldıkki nasıl teşekkür edeceğimizi düşünmeye başladık. Hep birlikte şehir merkezine Sedat Bey’in yanına döndük çam sakızı çoban armağanı hediyeler sunduk.

    Arabaya binmeden önce Hasan’a dönerek “Hasan, Denizli’ye dönünce ailene gidip senin selamını babana ve annene ileteceğim,onları ayrıca tebrik edip teşekkür edeceğim.”dedim. Hasan da buna sevindi ve “Güle güle gidin, hayırlı yolculuklar.” diyerekbizi yolcu etti.

    Kıymetli dostlar Ömer ile Seyyare’nin ailelerini tanıştırmak için çıktığımız yolda Hasan için de şimdiden aklıma hayırlı düşünceler geldi. Satırlar sınırlı olunca sözcükler de yetmiyor dostlar. Yeni ülkeler ve yeni diyarlarda yeni dostluk ve sevda hikâyelerini sizlere anlatmaya devam edeceğim. Şimdilik hoşça kalın sağlıcakla kalın!

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.