|   | 
  • Cevahir Kadri

    Her Zaman Muhtaç Olduğumuz

    Hayatın devam etmesi için bazı şartlar vardır ki onlardan vazgeçmek asla mümkün değildir. Bunların en başta geleni havadır; hava olmazsa nefes alamayız, alamayınca da oksijen yetmezliğinden bu âleme veda ederiz. Sonra, alınması gerekli olan gıdalardır. Bu beşerî vasıflarımızın yanına bir de insanî vasıflarımızı eklememiz gerekir. Çünkü daha önceki yazılarımızda ifade edildiği gibi beşer olmak başka insan olmak başkadır.

     

    İnsan olabilmek ve insan kalabilmek çok önemlidir; çünkü Allah,yeryüzünde yarattıkları arasında kendisine halife olarak sadece insanı muhatap kılmıştır. Ondandır ki Alvarlı Muhammed Lutfi Efendi “Allah bizi insan eyleye!” derken ne kadar da haklıdır ve ne kadar da önemli bir hususu bize hatırlatmaktadır. İnsanın akıl, kalp, vicdan, karakter, kişilik, benlik gibi hassaları vardır. İnsan, bunlar sayesinde “meleklerden de ulvî” bir mertebeyi ihraz eder. Bunları kaybettiğinde de “belhümadall” derekesine boylar. Bundan dolayı kişinin, insan kalabilmesi çok önemlidir.

     

    İnsan kalabilmenin yolu onu insaniyet mertebesine ulaştıran değerleri yaşamasından ve yaşatmasından geçer. Onları yaşar ve yaşatma çabası içerisinde olursa insan, hayatını doğru bir çizgide devam ettirir. Peki nedir onu insaniyet mertebesine ulaştıran ve orada tutunmasını sağlayan değerler? Bu değerleri, kişinin hayatını doğrudan etkileyenler, siyasî ve sosyal hayatını etkileyenler ve millî ve yöresel olarak hayatını etkileyenler gibi başlıklarda toplamak mümkündür. Sınıflamada hangisine dahil olursa olsun, bu değerlerin her biri insanın düşünce sistemine, kişiliğine, karakterine, davranışlarına önemli oranda etkisi söz konusudur.

     

    Bu değerlerin başında dinimiz olan İslam’ın adından alan bir değerdir ki bu barış ve emniyettir. Müslüman, hadisi şeriflerde de beyan buyrulduğu gibi “elinden ve dilinden” başka bir Müslümanın “emin olduğu”, zarar görmediği kişidir. Bu bakımdan Müslüman barış, emniyet ve güven insanıdır. Onun hâlesine girenler, orada emin bir şekilde yaşanacağını bilir. Müslüman, çevresine bu güveni vermeli, bu konuda herkesin itimadını kazanmalı ve bu itimadı sarsacak davranışlardan uzak kalmalıdır.

     

    Emniyet ve güven insanı olmanın en bariz göstergelerinden biri de kişinin âdil olması, işerini adaletle yürütmesi ve yönetmesidir. Toplumdaki konumu ne olursa olsun, kendi etki alanı içerisinde adaletle davranması gerekir. Böylelikle mensubu bulunduğu dinin kendi hayatında temsilini en güzel biçimde sağlar. İnsanlar da onun adalet ve merhamet atmosferine sığınır ve böylelikle kişi tebliğini “hâl dili”yle en güzel biçimde yapmış olur.

     

    Allah, insana akıl, irade gibi hassalar verdiğinden, ona “akletmesini” istediğinden farklı düşünceler ortaya çıkar. Bu doğal bir hâldir; bundan dolayı Müslüman, herkesi kendi düşünce ve konumunda kabul eder ve ona saygı göstererek aynı zamanda kendi konumunun ve düşüncesinin karşı tarafta saygı görmesini sağlar.

     

    Kur’an-ı Kerim’de AsrSuresi’nde belirtildiği gibi,“hüsran” denizinde yüzen asrın insanlarından felaha erecek olanların vasıfları arasında, yaşadıkları karşısında sabır gösteren ve insanlara hakkı, iyiliği, doğru yolu tavsiye eden, zararlı ve batıl yollardan sakındıran nitelikler sayılmaktadır. Müslüman bunlarla mücehhez olmalıdır. Bu, onu kurtuluşa götürecek en emin ve kutlu bir yoldur.

     

    Kişilik ve karakterinin ayarını ortaya koymada, belirlemede en önemli ölçütler arasında eylem ve söylemlerinin bir bütünlük teşkil etmesi, bunların birbiriyle çelişmemesi sıralanır ve bunlar önemlidir. Güncel bir konu olan, Kudüs’e sahip çıkmak gibi önemli bir konuda beyanlarla ortaya konulan bir tavrını, Müslüman yaşama, düşünme ve duyma biçimiyle desteklemelidir ki dünyada bunun istenilen ölçüde bir etkisi olsun.

     

    “İsar” ve “ihsan” şuuruyla donanmış bir kişilik, Müslümanın taşıması gereken bir başka değerlerindendir. O, kendine ait hususlarda “ihsan şuuru”yla hareket etmeli, mütemadiyen Allahu Teala’nın gözetiminde olduğu bilincini bir an olsun unutmamalıdır. O, böyle hareket ettiği takdirde işin başından bütün kötülüklerin kapılarını kapatmış, sahili selamete çıkmanın en güvenli yolunu bulmuş olacaktır. Diğer Müslümanlara ve insanlara bakan yönüyle de “ikram etmek, ağırlamak; seçmek” anlamına gelen“isar duygu ve düşüncesi” ile “kendinden ziyade öncelikle başkalarını düşünerek” hareket etmelidir. Müslüman, bu özelliğiyle toplumsal yaralara merhem olacak en keskin devalarından birini bulmuş olacaktır. En önemlisi de hastalıklar baş gösterme imkânı ve ortamı bulamadan tedavisi daha işin başından yapılmış olacaktır. Böylelikle, toplumsal hastalıklara karşı koruyucu hekim olma vasfını icra edecektir.

     

    Müslüman sağlıklı, salim ve salih düşünce sahibi insandır. O, bu özellikleriyle daha işin başından zararlı ve ifsat edici düşüncelerden ve düşünme biçimlerinden uzak olduğundan hem bu dünyada hem de ahirette “salih ameli”yle buradaki vazifesini en iyi şekilde yaparak ebedi âleme göçecektir. “Ölmeden evvel ölme”, “hesaba çekilmeden evvel kendini hesaba çekme” duygu ve düşüncesiyle hareket ederek ebedî hayatını bu dünyada en güzel şekilde kazanma çabası içerisinde olacaktır.

     

    Bir diğer önemli husus da Müslüman doğruluk abidesi olmasıdır. Hz. Ebubekir’i (ra) “sıddıkıyet” makamına ulaştıran onun “dosdoğru” olmasıdır. Bu sebeple yalan, Müslümanın semtine, yanına yöresine asla yaklaşmamalı ve de Müslüman asla aldatma gibi kötü davranışlarla anılmamalıdır. Zira Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Bizi aldatan bizden değildir.” buyurmuşlardır. O, çevresine karşı daima sevgi ve hoşgörü yörüngesinde hareket eder. Bundan dolayı belki aldanabilir ama asla aldatmaz. Bu durumu, yukarıda belirtilen güven ve emniyet insanı olma özelliğiyle bir bütünlük teşkil eder.

     

    Ebediyyete intikalinin 744. yılı münasebetiyle içinde bulunduğumuz haftada gerçekleştirilecek “Şeb-i Arus” (düğün gecesi) törenlerinde büyük bir özlemle yâd edeceğimiz Mevlâna Celaleddin-i Rumî’nin (rahmetullahi aleyh) sevgi ve hoşgörü iklimine ne kadar da muhtacız. O, bu iklime İslam’ın özüyle beslenerek kavuştu. Bizler bugün o iklime her zamankinden daha çok muhtacız.

     

    Rabbim, dağlar cesametindeki problemlerle hercümerç olan ümmeti Muhammed’e, âlemi İslam’a hayırlı çıkış yolları göstersin. “Muhammedü’l-emin” olan bir Peygamberin (s.a.v.) ümmeti olarak bizleri de aynı sıfatla muttasıf olma iştiyakı versin. İslam’ın gerçek özelliklerini yaşamaya cümlemize muvaffak kılsın. Âmin!

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.