|   | 
  • Cevahir Kadri

    Hicrî Yeni Bir Yıla Girerken

    Zaman dediğimiz bir varlığın mahiyetini kavramaktan bütün bütün uzağız; bu konuda yapılan çalışmalar, elde edilen bilgiler belki denizde bir damla mahiyetinde. Yıl, zamanı ölçmede kullandığımız önemli kelimelerden biri. Ama öteden beri insanlığın zamanı ölçmede kullandığı birtakım ölçekler var: Salise, saniye, dakika, saat, gün, hafta, ay, yıl, asır, milenyum vb.

     

    Zamanın nasıl geçtiğini ancak o zaman diliminde yaşadıklarımızla ölçebiliyoruz. Ama zamanı ölçmek için yukarıda sıraladığımız ölçütleri kullandığımızı hemen belirtelim. Bu kez, karşımıza bunların çeşitliliği  ve farklılığı çıkmaktadır: Hicrî yıl, miladî yıl, 12 hayvanlı takvim yılı, ejderha yılı vs.

     

    Zamanı  ölçmek bazen milletlere bazen de kültürlere, inanış biçimlerine göre farklılık arz ediyor: Miladî takvim, hicrî takvim, 12 hayvanlı takvim vb. Bu takvimlerin veya yılların kullanımları milletlere, farklı din ve kültürlere göre bazen farklılık göstermektedir. Meselâ hicrî takvim, Müslüman inanışın hakim olduğu İslam toplumlarında geçerlidir ama aynı toplumda Milladî takvimin de hüküm sürdüğünü yaşadağımız coğrafyadan, sistemden biliyoruz.

     

    Zamanı ölçmek için hangi takvimin kullanıldığının önemli olduğu kadar geçen zaman içerisinden fertlerin bu dünya hayatını nasıl yaşadıklarının da önemli olduğunu düşünüyorum.

     

    Her takvim kendine has kültürü içinde barındırır bunu biliyorum. Ama kültür ve değerler arasında bir  çatışma da zaman zaman yaşanabiliyor. Meselâ, İslam’da adalet önemli bir kavramdır; Allah’ın “Adl” ismi vardır. Her hafta hutbelerde cami minberlerinde “adalet”ten, “adil olmak”tan dem vurulur. Ama İslam coğrafyasına baktığınızda görünen manzara bu haftaki (14.09.2018) hutbede betimlenerek ortaya konmuştur: “Bugün de nice İslam beldesi acı ve gözyaşıyla yoğrularak âdeta birer Kerbelâ’ya dönmüştür. Kardeşlerimiz zulme uğrarken, masum kadın ve çocuklar hayattan koparılırken bizlere düşen, Kerbelâ’yı doğru anlamak ve haksızlıklar karşısında Hz. Hüseyin misali bir duruş sergilemektir.

     

    Kerbelâ,  bugün tarihselliği olduğu kadar güncelliği olan bir olaydır. Çünkü İslam beldelerinde çeşitli sebepler ileri sürülerek bazen devletler bazında bazen de devletlerin iç işlerinden kaynaklı olmak üzere zaman zaman haksızlıklar yaşanabiliyor. Önemli olan burada fert fert her Müslümanın “başkasına zarar vermeme” ve “başkasından zarar görmeme” hedefiyle yaşaması, öyle hareket etmesi lazım.

     

    Müslüman, “okumak, düşünmek, tefekkür etmek, zandan kaçınmak, araştırmak vb.” pekçok önemli emirler içeren Kitabındaki emirler doğrultusunda, Kainatın Övüncü Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi vesellem) Müslüman kardeşinin bir durumuyla ilgili olarak “Yarıp kalbine mi baktın?” ikazı çerçevesinde, Hz. Hüseyin’in (Radıyallahu anh) adı geçen hutbede de belirtilen tavrıyla hareket etmelidir: “Hz. Hüseyin, Kur’an-ı Kerim’i ve Rahmet Peygamberinin şerefli sünnetini kendine rehber edinmiştir. Zulme rıza göstermemiş, adaletsizliğe seyirci kalmamıştır. Kendisine yapılan telkinlere itibar etmeyerek hakkın, hakikatin, huzur ve barışın yeryüzüne hâkim olması için yola çıkmıştır. Böylelikle kıyamete kadar bütün insanlığa onurlu bir mücadelenin eşsiz örneğini sunmuştur.

     

    Hicrî takvime göre Muharrem ayı yeni yılın ilk ayıdır. Bir yılın bitimi ve yeni bir yılın başlangıcı, her bir müslüman için bir “muhasebe” anıdır ve müslüman aynı zamanda “muhasabe insanı”dır. Bu hattızatında her günün sonunda yapılması gereken bir eylemdir, yıl sonunu beklemeksizin. Çünkü yıl, uzun bir süreç. İnsan, muhasebesini yılın sonuna atarsa o muhasebe dahi kişiyi iflasa götürebilir.

     

    İnsanız, farklı farklı duygular içerisinde yüzüp gidiyoruz. Zaman zaman hakkaniyet içerisinde yaşamaya devam ederken zaman zaman nefasin ve insî-cinnî şeytanlerin vesveseleriyle hareket etmekten kendimizi alamıyoruz; bazen on senelik kazancımızı insanı kötülüğe sevkeden, vesvese veren nefis ve şeytanın dürtmeleri ile kişi ve kişilerin hakkına girerek bir çırpıda harcayıveriyoruz. Ebedî hayatımızın kazançlarını, sınırlı ve az olan şu dünya hayatımızın kazançlarıyla değişebiliyoruz. İşte bu sebepten dolayı bir muhasebe gerekiyor ve bu muhasebenin de her günün sonunda yapılması gerekiyor; bunu haftaya, aya ve yıllara bırakmadan hem de.

     

    Şeyh Edebalı’nın dediği gibi “Gün akşamlıdır.”, hayat bitimlidir. Bütün yaratılmışların merhun bir ömrü vardır ve bu ömür  tam olarak -ne eksik ne fazla- yaşanır. Bir gün şu fani âlemi terk edip ebedî âleme yelken açtığımızda, öbür âleme doğduğumuzda, burada yaptıklarımızın hesabını Yüce Yaratıcıya orada verirken boynumuz bükük, elimiz koynumuzda, melül mahzun kalmamak için bugünden tezi yok, muhasebemizi yapmalı, hakkına girdiklerimizden helallik dilemeli ve bir daha başka hak ihlalleri yapmamanın gayreti ve çabası içerisinde olmalıyız.

     

    Not: Bütün Müslüman kardeşlerimizin Hicrî yeni yılını tebrik, İslam beldelerinin  yaşanan acıların sonlanarak gerçek birer “barış yurdu” olmasını Yüce Mevlâ’dan niyaz ederim. Yeni eğitim öğretim yılı da vatanımız, milletimiz, öğrencilerimiz ve öğretmenlerlerimiz için hayırlı olsun. İyi insan yetiştirme hedefinde olan gayretli eğitimcilerimize ve yarınlarımız, umudumuz olan yavrularımıza da başarılar dilerim.

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.