|   | 
  • Nurettin Bilgen

    İKTİSADİ ANLAYIŞIMIZA DOĞRU II

    Selamların en güzeliyle selamlıyorum gönül dostlarım! Geçmişten bugüne, insanlığı en fazla meşgul eden problemlerin başında ekonomik yani iktisadi problemler gelmektedir. Maddeyi öne alan materyalist felsefeye dayanan medeniyet anlayışında, bireyler arasında ve devlet-birey ilişkilerinde uyuşmazlık her geçen gün artarken küçük gruplar arasında da çatışmalar devam edegelmektedir.

     

    İstanbul’da yaşayan emekli öğretmen Meral Hanım ile sanırım 2012 yılında bir Balkan Gezisi grubuna katılmıştık. (13 ülkeyi kapsayan bu gezi hatıralarımı da sizlere daha sonra anlatacağım). Meral Hanım’ın eşi futbolcu olup önemli bir sporcumuz idi. Yıllar önce Almanya’da da bir kulüpte oynamıştı. Bu sırada henüz küçük bir çocuk olan kızı ile Almanya’daki eşini ziyaretten dönen Meral Hanım, kapitalist ekonomiye sahip Almanya’dan, otobüsle sosyalist ekonomiye sahip Yugoslavya topraklarına geçmiş, oradan da karma ekonominin egemen olduğu Türkiye’ye doğru gelmişti.

     

    Uzun süren karayolu seyahatinin o sabahki durağı Belgrat idi ve vakit henüz çok erkendi.  Meral Hanım eline cüzdanını, küçük bir poşet ve tası alıp otobüsten iner ve market veya büfe aramaya koyulur. Aman Allah’ım bu nasıl bir şehir ve nasıl bir yer!  Henüz hiç bir kafe, büfe ve restoran açılmamış. Kızı bir yandan ağlar “Anne, çok acıktım! Lütfen!” diye.  Hacer’in İsmail’e su araması gibi hızlı hızlı etrafa koşuşturur. Az ileride bir gurup insan vardır ve ellerinde birer tabak ile tek sıra olmuşlardır. Yiyecek bir şeyler dağıtılmaktadır.

     

    Doğu bloku ülkelerinde ekonomiyi yürüten  solhoz ve kolhozlar vardı. Kolhozlarda sabahları insanlar o günkü yiyeceğini alır akşama kadar karın tokluğuna çalışırlardı. Meral Hanım o sıraya yaklaşınca ardından gelenlerin ortasında kalıp yemek kuyruğuna  girmiş olur. Sıradakiler birer birer yiyeceklerini alır ve ikinci görevli onlara birer orak, çekiç, çapa vs. verir. Meral Hanım’a gelince biraz şaşırırlar ama ona da somun ve süt verirler. İkinci görevli de Meral Hanım’ın eline bir kazma tutuşturur.

     

    Meral Hanım’ın ağzından dinlediğim bu olay sosyalist ekonominin hâkim olduğu Yugoslavya Federasyonu’nda 1970’lerde geçen bir olaydır. Almanya’da kapitalist ekonomiyi, Yugoslavya’da devletçi sosyalist ekonomiyi; iki farklı dünyayı aynı zamanda yaşadığını anlattı bizlere.

     

    Şüphesiz ekonomi kuramları ve felsefelerinin doğru olan yönleri de var. Örneğin Liberal kapitalist ekonomilerde bireyin yeteneklerinin önü kapatılmamaktadır, bu bir avantajdır. Ancak israf ve tüketim ekonomisine dayanan bu sistem emeğin sömürülmesine dayanır. Güçsüzler her zaman güçlüler tarafından alt ekonomik grup ve pazar olarak kullanılır;  eşitlikçi paylaşım asla yoktur. Devletçi ve sosyalist ekonomiler de ise birey ve yetenekleri asla dikkate alınmaz, tüm bireyler aynı zekâ, aynı yetenek grubunda kabul edilir; devlet öne çıkarılıp kişilere, makineleşmiş nesneler kadar değer verilir. Türkiye’de Devletçi ekonomi modeli 1937 yılında Atatürk İlkeleri ile Anayasamıza girdi. Karma ekonomi modeli de diyebileceğimiz bu devletçi ve liberal karma yapıda Devlet temel iktisadi alanlarda öncülük eder, altyapı ve bayındırlık hizmetlerini yerine getirir. Hür teşebbüsü de teşvik eder, bireylerin eğitim, sağlık, bayındırlık ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını sağlar, geliştirir.

     

    Afif At-Tabbarâ, “İlmin Işığında İslâmiyet” adlı eserinde bu konuda şu önemli ve temel tespitte bulunur: “Batılı Devletler karşılaştıkları yeni durumlarda gerekli ihtiyaçlarını yerine getirmekten aciz kaldıkları için iktisadî düzenleri birçok problemle karşı karşıya gelmiştir. Bu kapital (Para-sermaye) ile çalışan sınıf arasındaki devamlı mücadeledir. Bundan dolayı iktisadî problemler çözülmedikçe dünyada sulh ve sükûn olmayacaktır.”

     

    Sevgili dostlarım, önümüzdeki haftalarda da yine bu konuyu biraz daha irdeleyeceğiz.

    ***

     

    GRANADA’DA ESEN YELLER, TARİH DEYİP ESER;

    KURTUBA’DA  ÇAĞLAYAN IRMAK, TARİH DİYE ÇAĞLAR!

     

    Selamların en güzeliyle sevgili dostlarım! İber Yarımadası’nda Mesata platosundan güneye doğru bir hayli alçalıp 4-5 saat kadar epey bir yol gittikten sonra  güneydoğuya yönelince Sierra Nevada Dağlarının kuzey eteklerinde yer alan kadim Endülüs şehri “Granada” çıktı karşımıza! Gırnata da denilen bu eşsiz tarih ve doğa müzesi şehir, İspanya'nın Endülüs bölgesinde bulunan Granada ilinin baş şehridir. Endülüs Emevileri’nden kalan adını kırmızı renginden alan  “El-Hamra Sarayı” ile ünlüdür.

     

    Denizden yüksekliği 738 m. kadar olan Gırnata’da genellikle Akdeniz iklimi özellikleri egemendir; bununla birlikte tropikal özellikte iklim ve flora türünü de kısmen barındırır. Gırnata Kordoba gibi Guadalquivir Irmağı ve kollarının vadisinde yer alır.  Merkezi nüfusu 250.000 kadar olup; Granada ve varoşlarından oluşan Granada ili nüfusu ise 500.000 kişi kadardır (2020 Yılı).

     

    Granada deyince akla ilk sırada en önemli merkez olarak El-Hamra Sarayı  gelir. Burası oldukça yüksek ve üç tarafı vadiyi gören, çok stratejik ve önemli bir tepe ve sırt üzerinde Roma döneminden kalan surlar üzerinde konumlanmıştır. Arabayı modern binaların arasında çift gidişli, her iki tarafında portakal ve palmiye ağaçları ile kaplı olan ve geniş yaya geçitleriyle kaldırımların da olduğu caddeden ilerleyerek eski şehir merkezine doğru geldik. Arabayı park edip arabadan inince canlı ve sıcak bir hava bizi karşıladı. Havanın sıcaklığına insanların dostluğu eklendiğinde, Gırnatalılar sıcak gülümsemeleri ve “Boncorno – bienvenu, günaydın hoş geldiniz.” sesleriyle bizi karşıladılar. Kaleye doğru yükselen bir rampadan ilerlerken kapısı açık kafe ve restoranlardan yükselen flamenko müziğinin hareketli ritmi bize biraz daha canlılık ve heyecan katıp rampadan kaleye doğru hızlı adımlar atmamıza ve El- Hamra’ya iyice yaklaşmamıza vesile oldu. Yaklaşık 20 dakika bu rampadan yürüdükten sonra az ileride muhteşem surları ile Kale ve içerisinde El-Hamra Sarayı’nın çift tarafa açılan muhteşem sanatlı kapısı karşımızdaydı.

     

    El-Hamra Sarayı ilk olarak MS. 889 yılında kale şeklinde inşa edilmiştir. Daha sonra 13. yüzyıla kadar herhangi bir onarım yapılmayan kale Gırnata emiri Muhammed Nasır tarafından şuan ki görünümüne kavuşturulmuştur. El-Hamra Sarayı Endülüs devleti zamanında yapılmış bir saraydır. Gırnata Sultanı 1. Yusuf tarafından 1333 yılında hükümdarlık sarayına dönüştürülmüştür. El-Hamra Sarayı 1492 yılında tekrar Hristiyan egemenliğine geçince kale içerisinde yeniden Hristiyan motifleri ve Rönesans mimarisi izlerine de rastlanır oldu. Saray aynı zamanda UNESCO Dünya mirasları listesine girmeyi başarmıştır. Muhteşem kusursuz bir ahenk ile hazırlanmıştır. Günümüzde ise El-Hamra Sarayı pek çok kişinin ziyaret ettiği tarihî yapılardan biridir. Endülüs devletinin bir mirası olarak kabul edilir.

     

    Altı kişilik bilim adamı grubumuzla birlikte, suyun hayat bulduğu ve hoş bir melodi sunduğu El-Hamra Sarayı’nın o güzel havuzlu bahçesinde sonsuz bir haz alırcasına heyecan ve zevk duyarak gezdik. Her bir köşesinde durup afallamış ve büyülenmiş gözlerle muhteşem sarayı seyredip tüm bölümlerini gezdik. Sultanın makamı, kararlarını aldığı ve adalet işlerini yürüttüğü bölümleri bir bir gezdik.

     

    Gezdiğimiz mekânın güzelliği bizi yormamıştı bile ama biraz acıkınca yorgunluk da hissetmedik değil. Vakit öğle vaktini epeyce geçmişti. Grup olarak bu muhteşem saraydan çıkıp önce vejetaryen yiyecekler ile karnımızı doyurmak için uygun bir restorana gittik. Yemeğin ardından da nefis tatlıların yanında kahve de içtik. Burası Cebel-i Tarık’a oldukça yakın bir konumdaydı. Doğal ve sosyo-kültürel özellikleri bu yüzden Afrika kültürü ile Avrupa kültürünün yoğun etkileşim alanıydı. Sevgili dostlarım, Gırnatadaki gezimizi ve devamında Kordoba’yı haftaya anlatmaya devam edeceğiz. Yeni yılda da Portekiz’de Lizbon, Sintra, Porto ve Fatima’da olacağız. En güzel dilek ve dualarımla hoşça kalın.

    ***

    “Hayatın tüm anlamı, insanlığa hizmet etmektir.”

                                                        Lev TOLSTOY

     

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.