|   | 
  • Kiralık Kalem (Satılık Değil Ama)

    NASILSANIZ ÖYLE YÖNETİLİR, İDARE OLUNURSUNUZ

    Dürr ü güher, çamurun cifenin içinde bile bulunsa alınır, başa taç edilir. Bu hakikat çoğu zaman, güzel ve doğru sözler konusunda aklımıza gelmektedir. Evet, güzel bir söz, hangi ağızdan çıkmış olursa olsun, değerlidir, alınıp kabul edilir. Hele bir güzel sözün kaynağı da güzel ise artık o söz şerbet niyetine içilir.

     

    Güzel sözün sarrafları vicdandır, akıldır. Akıl bazı tespitlerinde bizi belki yanıltabilir ama vicdan kolay kolay yanılmaz ve yanıltmaz. Vicdanımız körelmediği sürece, aklımız da kendisini yalnız bırakmaz. Dolayısıyla en sağlıklısı, bu iki enstrümanı el ele diz dize çalıştırmaktır. Gelin şu söze vicdan ve akıl gözüyle bakalım:

     

    “Nasılsanız öyle yönetilir, idare olunursunuz.”

     

    Bazı kaynaklar, bu sözün bir ‘hadis’ olduğu görüşündedirler. Bazı kaynaklar ise, delillerini sağlam bulmadıklarından, hadis olmadığını veya en azından ‘zayıf hadis’ denilebileceğini belirtmektedirler. Bence konunun bu yönü ikinci dereceden önem taşımaktadır. Ben, vicdan ve akıl süzgecinden geçirildiğinde, sözü herkesin doğru ve güzel bulacağını düşünüyorum. Kaldı ki şu ayet-i kerîmeler de bilinmektedir: “Davranışları sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer kısmına yönetici yaparız.” (En’am, 6/129)  “Allah her dönemin hükümdarını halkın kalbine göre gönderir. Onları düzeltmek isterse salih birini, helak etmek isterse kötü birini hükümdar olarak gönderir.” (İsra, 17/16)

     

    Bu sözü, çok haklı, doğru ve güzel bulmaktayım. Kendime bir yol gösterici, bir uyarıcı olarak görmekteyim. Dolayısıyla da öncelikle kendime seslenerek diyorum ki: Biz, iyi yönetilmek istiyorsak, önce kendi nefsimizi terbiye etmeli, hizaya sokmalıyız. Sonra da yakın çevremizden başlayarak insanların, doğru, dürüst, iyi, hayırlı birer insan olmalarını sağlama yolunda çaba sarf etmeliyiz. Bu çabaya ‘hizmet’, ‘insanlığa hizmet’ adı verilebilir. O halde hizmet, siyasetten çok daha önemli, kıymetli ve gereklidir. Yeter ki ikisini birbirine karıştırmaya kalkışmayalım. “Hizmet” diyenler, gerçek amaçlarını sık sık gözden geçirsinler, sınırları, kırmızı çizgileri doğru belirlesinler; siyasî çevreler de siyasî amaçları için sahtekârlıkla insanları kandırmaya kalkışmasınlar. Asıl hedef, önce ‘insan gibi insan yetiştirmek’ olmalıdır. Ardı sıra sonucu Cenâb-ı Hakk ikmâl eder.

     

    İnsan gibi insanlar, nasıl olurlar? Nasıl olmazlar? Neler yaparlar? Neler yapmazlar? İşte bunlar gündemimizin temel maddeleri olmalıdır. Ama bu soruların cevaplarını en sağlam, en doğru kaynaktan öğrenmek çok önemlidir. En doğru kaynağın hangi kaynak olduğunu bilmek de aynı derecede önemlidir elbette. Kendimizi birer mahlûk, birer yaratılmış olarak biliyorsak, en doğru kaynağın da Semavî Söylem olduğunu görmek ve kabul etmek zor olmasa gerektir. Yani kendimizden başlayarak, ‘iyi insan’ın, ‘insan gibi insan’ın peşinde olmalıyız; bizi o sonuca götürecek yolu da Semavî Söylem’den öğrenerek işe koyulmalıyız. Ancak istediğimiz yere varabilmemiz için, öğrenmek, bilmek değil, uygulamak ve yaşamak hedeflenmelidir. Temini için, acı da olsa doğru reçetelere eksiksiz uyulmalıdır.

     

    İnsan gibi insanlar, hakka, hukuka saygılıdırlar, kimseye rahatsızlık vermezler, edepli ve güzel ahlâk sahibidirler. Yalan söylemez, insanları aldatmazlar. Kamunun ortak malını kişisel malıymış gibi kullanmazlar. Hırs göstermezler, kanaatkârdırlar, çalıp çırpmazlar. Sevgi ve merhamet ile donatılmışlardır; düşmanlık, kin, nefret, öfke, şiddet bilmezler. Ellerine, dillerine, gözlerine, bellerine sahiptirler. Çalışkandırlar, üreticidirler, israftan kaçınırlar. Temizdirler, çevrecidirler. İyi birer yurttaş olma bilincindedirler.

     

    Ne kadar manidardır; insan gibi insanlar, yolda yürürlerken gözlerini yoldan ayırmazlar. Yoldaki bir taşı veya çalıyı görüp kaldırsınlar ve ümmet-i Muhammedi bir zahmetten, eziyetten kurtarsınlar diye. Lütfen dikkat, bayanlar baylar! Bir Müslüman, yolda yürürken, insanların ayaklarına takılacak bir taş bulup kaldırsın ve bunun sevabını alsın diye gözlerini dört açar. Dinimizin bize verdiği ders budur. Karşılığında insanların hoşnutluğu kazanılır, sevap alınır. Sevap almak, yani Allah’ın rızasını kazanmak… dinimize göre varlık sebebimiz bu değil midir? Peki, aksine insanların ayaklarına dolaşacak şekilde elimizdeki, ruhumuzdaki taşları yola atarsak buna ne denir?

     

    Önce adam ol kardeşim. Önce insan ol. Önce Müslüman ol. Önce iyi bir yurttaş ol. İnsanların yollarındaki taşları kaldırmıyorsun; bari o yollara taşları, çalıları doldurma. Sonra bak, nasıl iyi yönetileceksin, gör. Vesselâm.

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.