|   | 
  • Kiralık Kalem (Satılık Değil Ama)

    SERÂZAT ÖZGÜRLÜK FELÂKETTİR

     

    {NUTİZM VE NUTİSTLER-39}

    Bu sitede yayınladığım ilk yazılarımdan birini güncelleyerek tekrar sunmak istiyorum:

    EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!) Bir civata ne kadar özgür değilse, bir somun da o kadar özgür değildir.Olmamaları da gerekir. Özgürlüklerini de birbirleri sınırlandırmış değildir. Kaderleri, görev ve sorumlulukları, onları yapan usta tarafından (ve hattâ imâlât süreçleri başlamadan önce, daha proje aşamasındayken) belirlenmiştir. Zâten sınırsız özgürlük felâkettir. Ve civatanın da somunun da şöyle bir şarkı söylemeleri ahmaklıktır, anarşistliktir:

     

    Hiç rahat yok mu bana şu yalancı dünyada

    Hesap soramaz bana kim çıkarsa karşıma

    Kimin ne hakkı var ki karışır hayatıma

    Hür doğdum hür yaşarım kime ne kime ne

    Köle miyim sana ben sana ne sana ne

    Canım nasıl isterse gezer eğlenirim sana ne

     

    Yok öyle yağma canım! Canın nasıl isterse gezip eğlenemezsin! Sana hesap sormakla, hayatına karışmakla görevlendirilmiş olanlar var canım! “Sen kendi derdine bak, bana karışamazsın.” diyemezsin. Dememeliyiz. Mağara kovuğundan gelmediysek dünyaya... Toplum hâlinde yaşamak hem görevimiz hem de hakkımız ise... Kendi kendimize var olmadıysak, bir Usta tarafından yaratıldıysak ve o Usta’nın mülkünde yaşıyor, O’nun nimetlerini kullanıyorsak. Yani insan isek. Bu şarkıda muhatap kimdir? Allah mı? Toplum mu? Nikâhlı koca (veya karı) mı? Nikâhsız oynaş mı? Kendisini uyaran bir arkadaş mı? Yoksa ebeveyn mi? Ya da “Edep yâhû!” diyen bir nidâ mı? Yani kime ve niçin kafa tutuluyor, kime ve niçin isyan ediliyor? Muhatap kim olursa olsun, sözlerde ben, isyan, küstahlık, şirretlik, anarşi ve edepsizlik olduğunu düşünüyorum. İnsanımıza, gençlerimize bu sözlerin pompalanmasını bir musibet, bir belâ olarak görüyorum.

     

    HERKES ROLÜNÜ YÖNETMENİN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE İYİ YAPARSA HERKES MEMNUN VE MUTLU OLUR.

     

    EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!)

    Civata da somun da ustanın kendilerine biçtiği rollerini en iyi şekilde yapmaya özen göstermelidirler. Başına buyruk, yani serâzat özgür değillerdir. Hiçbiri sorumluluğundan kaçmaya çalışmamalı, tembellik etmemeli veya rolünü büyütmeye kalkışmamalıdır. Ancak o zaman her şey yolunda gider ve böylelikle ikisi de kazanç içinde kazanç elde ederler. Her şeyden önemlisi, ustayı kızdırıp çöpe atılmaktan, potada eritilmekten kurtulurlar. Sonra, civata somuna, somun civataya sıkıntı değil mutluluk vermiş olur. Karşılığında her ikisi de mutsuz olmaktan kurtulur. “İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız. Sen benimle, ben seninle bu hayatı yaşamalıyız...” “Severek, sayarak birbirimizi, bu hayattan zevk almalıyız...” Son olarak; onların bu mutlu birliktelikleri, bünyesinde bulundukları makineyi de mutlu eder, onun verimli çalışmasına vesile olur. Bu arada tekrar hatırlayalım; civatanın da somunun da görevleri, sorumlulukları ve yetkileri, onların üreticisi tarafından belirlenir. Gerek civataların gerekse somunların (o küçücük civata akıllarıyla, o küçücük somun akıllarıyla) bunu belirleme hakları yoktur. Gerçekten akıllı olmak, ne güzel bir nimettir değil mi?

    YAPISAL ÖZELLİKLER İLE İŞLEV DOĞRUDAN İLİŞKİLİDİR.

     

    EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!)

    Aslında elimize bir tarife verilmeseydi bile civatanın da somunun da işlevlerini ve kullanım şekillerini anlamamız zor olmazdı. Çünkü yapıları ve fiziksel özellikleri bunu açıkça ortaya koymaktadır. Hâl böyleyken; yapısal özelliklerin (yani fıtrî özelliklerin) dışındaki alan arayışları ve işlev denemeleri, yani haddi aşan özgürlükler peşinde koşulması dâima olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Ancak ahmaksak ya da anarşist gözüyle bakıyorsak, durum değişik yorumlanabilir doğal olarak.

     

    EMİR ALMAK BİR BAŞ BELÂSI MIDIR?

     

    EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!)

    Bölük Komutanı? Yüzbaşı’dır değil mi? Adından hareketle, “yüz kişinin başındaki kişi” diyelim. Seçilmiş midir, atanmış mıdır? Atanmıştır. İstişare ile alacağı bazı kararların bulunabileceğini saklı tutarsak; sonuç itibariyle bölükte emirleri kim verir, kimin vermesi doğru olur? Bölük komutanının. Yani Yüzbaşı’nın. Peki yüzbaşı, insan olarak bölükteki yüz insanın her birinden daha mı değerlidir? Hayır. Bölükteki yüz insanın içinde, kapasite bakımından yüzbaşıdan daha çaplı, daha zeki, daha akıllı ve (diğer rütbelileri düşünürsek) daha deneyimli olanlar bulunabilir mi? Elbette bulunabilir. Fakat buna rağmen emirleri yüzbaşının vermesi, doğru mudur ve bu, hayır mı şer mi getirir? Sonuçları nasıl olursa olsun, doğrusu budur. Emri alanların ne yapmaları gerekir ve ne yaparlarsa doğru olur? İtaat etmeleri doğrudur ve gereklidir. Bütün sorularım muvacehesinde bu işleyişin böyle olmasına bir itirazınız var mıdır?.. Peki öyleyse bu nutistlere hiç mi bir şey söylemek istemiyorsunuz? BAŞKA SORUM YOKTUR. TEŞEKKÜR EDERİM.

     

    Evlâtlarım, anladınız mı benim “nut, nutizm ve nutist” heyecanımı? Civata da somun da onları yapan ustanın istediği, öngördüğü işlevlere soyunmalıdır. Aksi takdirde günümüzde olduğu gibi bütün insanlık, ucu bucağı görünmeyen bir buhran süreci yaşayacaktır (yaşamaktadır). Düşülen bataklıkta debelenirken, bataklığın bataklık olduğunu anlayamamak ne büyük bir eblehliktir!

     

    Direksiyondan üstün olduğunu sanan tekere, tekerden üstün olduğunu sanan frene, frenden üstün olduğunu sanan şanzımana, şanzımandan üstün olduğunu sanan direksiyona... ve birbirlerinin işlerine soyunmalarına ya da KAFALARINA GÖRE TAKILMA GAYRETLERİNE hayır.

     

    NUTİSTLERİN, KADINI DA ERKEĞİ DE ÇOCUĞU DA ŞİRAZEDEN ÇIKARMALARINA, BİT KADAR AKILLARIYLA ONLARA YARATICI’NIN EMRETTİKLERİ DIŞINDA ROLLER BİÇMELERİNE hayır.

    Vesselâm.

     

    Hayırist, esenlik dolu HAYIRLI günler diler.

     

    R. Serdar Özmilli

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.