|   | 
  • Kiralık Kalem (Satılık Değil Ama)

    SİZİ DELİK DEŞİK EDERİM ULAN!

     

    {NUTİZM VE NUTİSTLER-26}

    EYYÜHEL EVLÂD! (EY ÇOCUKLARIM!)

    Küpe’ler... Kulağa delinenler dışındaki deliklere takılan şeylere ne dendiğini, yani onların gâvurca isimlerini de biliyorum ama siz şimdi; “Hoca, sen bunları nerden biliyorsun ha!” demeyesiniz diye onları da “küpe” diye adlandırarak salağa yatacağım. Keşke böyle şeyleri bilmeyenlerden, bilemeyenlerden olsaydım fakat böyük şeher çocuğuyum ya... ben de sizin bildiğiniz kadar çok şey biliyorum. “Hocam kendini suçlama, artık bu devirde, şeytanlık adına var olan şeyleri bilmeyen kalmadı maalesef.” diyerek içime su serpenleriniz olacaktır mutlaka. Sağ olsunlar. Bir baba ve bir eğitimci olarak, hattâ sosyolojiden de biraz anlayan biri olarak, “maalesef”lerinize katılıyorum. Maalesef!..

    İnsanoğlunun içindeki “şeytana ilgi”, “şeytana uyma meyli”, Hz. Âdem’in (aleyhisselâm) çocuklarından itibaren, nesilden nesile, kavimden kavime kesintisiz devam ediyor. Kur’an’da sözü edilen böyle kavimlerin var olduklarını ve örneğin Romalılar dönemi gibi bazı zamanlarda, bazı coğrafyalarda şeytanlıkların toplumsal kabul gördüğünü, tarih ve sosyoloji kitaplarından okuyoruz. Sonrasında başlarına gelenleri de biliyoruz. 

    Şeytanlıklar, Şeytan’ın yolları, çeşit çeşittir, değil mi? Bazıları, yürüyenleri buram buram terletecek kadar yakıcı yollardır, bazıları ise yalancı bahar dedirtecek şekilde serindir, gölgelidir. Çoğu zaman Şeytan, yeni tilmizlerini önce bu serin yollarda yürütür. “Bunda ne var canım?” “Bana haz veriyorsa, tuttuğum yol doğrudur.” dedirtir. O ne şeytandır o... Akıllı meret! Tuzağına düşmeye gör; peşi sıra adım adım zorlu yollara girersin ve sonra da paçanı kurtaramazsın. Üstelik şeytanlaşanlar, kendileri şeytanlaşmakla kalmaz, nicelerine de kötü örnek olurlar. Kendilerine benzetemediklerini ise hor görüp onlarla alay etmeye kalkarlar. Allah, kendisine gerçekten inananlarımızı şeytanın tuzağına düşmekten muhafaza etsin. Ancak, en az bunun kadar önemli bir nokta daha var: Hak yol üzere olanlar da yanlışları, yamukları elleriyle düzeltmeye çalışmıyorlar, dilleriyle düzeltmeye çalışmıyorlar ve en azından buğzetmiyorlar bile. Dolayısıyla kendilerine de yazık etmiş oluyorlar.

    İşlenen her günahta, isyânın yanı sıra zımmî veya alenî bir istihza, küçük görme vardır. Kimi?  Elbette o günahı tanımlamış, o fiili yasaklamış olan Yaratıcı’yı. İzin verilen, tavsiye edilen işler, eylemler sayılamayacak kadar, şükründe âciz kalacağımız kadar çoktur ama bunların karşıtı olan bir o kadar da yasak bulunmaktadır. Örneğin, sana emaneten verilmiş vücuduna iyi bakmak, onu en iyi şekilde korumak hem görevin hem hakkındır. Fakat ona zarar verecek işler yapmak, zararlı davranışlarda bulunmak haksızlıktır, yasaktır. Şeytan seni bu yasak olan yolda yürümeye telkinleriyle teşvik edip durur. Çok küçük gibi görünen somut bir örnekten hareket edebiliriz:

    Vücudunun Allah’ın, isim ve sıfatlarını yansıtan bir eseri, bir tablosu, bir heykeli, bir şiiri olduğunu bilip onu en yakışan biçimde korumalı, tağyir etmemeli, ona tecavüz etmemelisin. Mona Lisa tablosundaki kadın, Sen tutar da o emanete, üstelik Eser Sahibi’nin peşin peşin uyardığı, yasakladığı ‘dövme’ler yaptırırsan, Şeytan’ın küçük tuzaklarından birine yakalandın demektir. “Ne var canım bunda!” Aslında tuzak küçüktür ama taşıdığı anlam çok büyüktür: “Tabloyu güzel yapamamışsın, eksik bırakmışsın... bak ben orasına burasına bazı fırça darbeleri vuracak, bazı farklı renkler sürecek ve tabloyu olması gereken şekle sokarak güzelleştireceğim.” diyerek Sanatçı’yı tahkîr, tâciz etmekte, O’nunla (Hâşâ!) istihza etmektesin. O yasaktaki diğer hikmetleri bir kenara bırakın, yalnızca bu istihza bile çok şiddetli tokatlara, azaplara müstehak eder seni.

     

    Benzer bir durum, vücudun orasını burasını deldirmek konusunda da söz konusudur. Güyâ yaygın bir âdet olarak görünse de kızlarımın kulaklarını deldirmelerine izin vermedim. Ama günümüzde insanlar, özellikle de kadınlar, bazı ilkel kabilelerde olduğu gibi vücutlarını delik deşik etmekte, o deliklere bir şeyler takarak iyi bir iş işlediklerini sanmaktadırlar. Yeni kuşaktakiler, eskiden olduğu gibi sadece kulakların delinmesiyle yetinmiyorlar, her yerlerini deldiriyorlar. Muhakkak sizler de biliyorsunuzdur, tahmin ediyorsunuzdur, aklın almayacağı yerler de dâhil vücutları delik deşik bazı insanların. O insanlar, delikleri delen kimselerin önünde çırılçıplak oluncaya kadar soyunuyorlar yani. Ve vücutlarını Allah’ın beceremediği (Bin defa hâşâ!) şekilde güzelleştiriyorlar(!) “Farz-ı muhâl” diyerek bazı şeyleri konuşmaya izin vardır; farz-ı muhâl o kişiyi yaratan, ona o vücudu emaneten veren siz olsaydınız, onun bu davranışı karşısında kendisine nasıl bir tepki, nasıl bir ceza verirdiniz? Ben kendi adıma, çok ağır cezalar verir, yaptığına yapacağına pişman ederdim o kimseyi.

    Bir ziyaret sebebiyle, yıllar önce Bursa’ya gitmiştim. Yedek subaylığımı yaptığım kent olduğu için, akşam da küçük bir gezi yaparak hâtırâlarımı tazelemek istedim. Caddelerde gezerken, gözüme bir işyerinin ışıklı tabelası ilişti. İlginçti, tuhaftı ve İslâm’a göre çirkindi. Öyle ki fotoğrafını çekmekten kendimi alamadım. Bu satırları yazmamın sebebi ise, bugün eski fotoğrafları kurcalarken o fotoğrafı tekrar görmüş olmamdır. Fotoğrafı da yazımla birlikte veriyorum.

    AĞRISIZ KULAK, BURUN, ÇENE, KAŞ, GÖBEK DELİNİR...

    Bence o tabeladaki yazılar eksik kalmış, daha başka ayrıntılar(!) da yazılmalıydı. Bilmem sizler ne düşünürsünüz? İşte insanların hâli! Allah niçin üstümüze felâketler yağdırmıyor? Yoksa felâketlerin içinde yüzüyoruz da biz mi farkında değiliz? Vesselâm.

    Yaratıcımızın hârika bir eseri olan insan vücuduna dövmeler yaptırarak, delikler deldirerek tecavüz etmeğe HAYIR.

    ***Sitemizde özel haberle duyurulan NUTİZM VE NUTİSTLER isimli kitabım, (kitapyurdu.com) üzerinden alınabilir. Tavsiye ederim.

     

    R. Serdar Özmilli

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.