|   | 
  • Kiralık Kalem (Satılık Değil Ama)

    YEMEK YAPMA PROGRAMI İZLİYOR MUSUNUZ

    Özünde cevher, ruhunda samimiyet bulunan bir kişi en basit, en sıradan yemeği de pişirmiş olsa baldan tatlıdır! Böyle olmayanların ise ne kurs görmeleri ne de televizyondan yemek programları izlemeleri bir işe yarar!

     

    Bendeniz, bir zamanlar televizyonculuk da yapmıştım. Drama alanında çalışıyordum. Senarist idim, prodüktör (yapımcı) idim ve adam bulunamadığı zamanlarda da oyuncu... Ağır geldi, uzun süre dayanamadım ve tekrar öğretmenliğe kaçtım. Ama televizyonculuğun bazı sırlarını öğrendim. Birinci sır: Televizyonlar, ekranlarının boş kalmamasını ama bunun hem ucuz hem izleyeni bol programlarla sağlanmasını isterler. Emek gerektiren, çaplı ve pahalı prodüksiyonlardan ödleri patlar. Programın insanlara faydalı olması, usta işi olması, özgün (benzersiz) olması, sanat değeri taşıması gibi hususlar beşinci dereceden önem taşır. Tabi ben bizim ülkemizdeki beşinci sınıf televizyonculuk anlayışından söz ediyorum. En ucuz programlar, stüdyo içinde, dört duvar arasında üç beş kişiyle gerçekleştirilen, hattâ âhım şâhım bir dekor, kostüm, özgün müzik gerektirmeyen programlardır. Açık oturumlar, asparagas dedikodu programları, küçük çaplı yarışma programları, sağlıkla ilgili çoğu programlar, kadınlar için güzelleşme programları gibi. Yemek yapma programları da (yarışma şeklinde yapılanları da var) televizyon işletmecilerinin en çok tercih ettikleri programlardan biridir ve dolayısıyla ne zaman hangi kanalı açsanız karşınıza bir yemek programı çıkar ülkemizde.

     

    Bazı erkeklerin de böylesi programları izlediklerini hayretle görüyorum ama asıl izleyici kitlesi kadınlardır. Bizim hanım da dahil. İzleyenler, sorsanız, ciddî bir iş yaptıklarını, vakitlerini yararlı bir şekilde değerlendirdiklerini söylerler. Ama bence gerçek bu değildir; o insanlar vakitlerini öldürmekte, zaman israfı yapmaktadırlar. Kendilerini kandırmaktadırlar. Ben bir kadının o tür bir programı izleyerek vaktini harcamak yerine, mutfağa girip anasından, dostlarından öğrendiği, bildiği bir yemeği özenerek pişirmeye çalışmasının ya da kendince bazı denemeler yapmasının çok daha yararlı ve akıllıca olacağından eminim. Çünkü zaten o programlardan izlediği abu subuk yemeklerin çoğunlukla pratikte yeri yoktur. Kaldı ki yemek, bir ihtiyacı gidermek için yapılır ve yenir. Abartmadan pişirirsin, içine biraz da sevgini, iyi niyetini, maharetini katarsın, olur biter. Maksat hasıl olmuştur. Her gün, her öğün farklı bir yemek yeme hamakatine düşmeyeceğimiz de ortada olduğuna göre... Yemekleri, bir şov, bir gösteriş niyetiyle de yapmayacağımıza göre...

     

    Karım, sevgisini katarak, bütçemize de uygun, bildiği yemekleri hazırlayıp önümüze koyuyorsa görevini fazlasıyla yapmıştır diye düşünürüm. Sağ olsun, yapmaktadır da. Geriye, aile üyelerinin, sevgiyle, muhabbetle sofranın başına oturup yemeklerini kaşıklamaları kalır. Zaten güler yüzle, tatlı dille yenen kuru ekmek bile en pahalı, en meşakkatli yemeklerden daha tatlı, daha yararlı olmaz mı?

     

    İnsan, bu dünyaya yemek için gelmemiştir. Birinci görevimiz de yemek yapmak değildir. Yaşamak için yemek ne kadar doğruysa yemek için yaşamak da o derecede yanlıştır. Yemek yapmaktan çok daha önemli, çok daha öncelikli sorumluluklarımız var. Yemek yerken de bunların bazıları omuzumuzda hissedilmelidir. Kendimiz pişirmiş olsak bile sonuçta yemek, Yaratıcımız’ın bize bir ikramıdır. O hâlde O’nun izin verdiği şeyleri, O’nun öğrettiği şekilde yemek içmek, baş sorumluluğumuzdur. Soframızda çok türlü yemeklerin bulunmaması, yemekleri israf etmememiz, karnımızı doyururken açları düşünmemiz, sembolik dahi olsa yediklerimizden komşularımıza ikram etmemiz, birer kul olarak ve birer insan olarak yaşantımızda yediklerimizin hakkını vermemiz, yemeği edebe uygun bir şekilde yememiz ve Mün’im-i Hakiki’ye şükretmemiz gibi saymakla bitmeyecek sorumluluklarımız bulunmaktadır. Televizyonlardaki yemek programlarında bunlardan hiç söz edilmez maalesef. Onlar, bir kaşık yemek yapmak için bir sürü malzemeyi israf ederler, onlarca kap kacak kirletirler sonra da bunların temizlenmesi için bir dünya suyu hiç tasalanmadan harcarlar. Düşünsenize, bu uygulamalar bir evde yapılırsa ne çirkin faturalarla karşılaşılır. O yemek pişirme mantalitesi ve o yemeklerin çoğu bizim örfümüze asla uygun değildir. Biz, büyüklerimizin ifadesiyle, tencerede pişirir, kapağında yeriz. Doğrusu, insanca ve İslâmca olanı da budur. Ancak, sofralarımızdaki tevazuya karşılık bizim çok önemli bir rüçhaniyetimiz, üstünlüğümüz vardır: Biz yemek vesilesiyle çevremizdeki insanlarla kaynaşır, sevişiriz. Hele bir ailemiz varsa, yemek sofralarımız aile efrâdı arasında birer söyleşme, anlaşma, bütünleşme zemini oluşturur. Yemek yerken birbirimizle tatlı tatlı sohbetler eder, sevgimizi, saygımızı kavileştiririz. Bize değişik değişik ve biraz da abuk subuk yemekler pişirmeyi öğreteceklerine bu sırları öğretmeye çalışsalar ne iyi olurdu, değil mi?

     

    O hâlde, bırakın bu yemek programlarını izlemeyi, vaktinizi israf etmeyi ve yani kendinizi kandırmayı. Bırakın ki böyle ucuz, değersiz programlarla bizlere saygısızlık yapan televizyoncuların da akılları başlarına gelsin. En basit görünen bir yemek bile ustasının elinden çıkmışsa en lüks, en pahalı yemekten çok daha tatlıdır. Böyle yemekler yapanların ve içine de sevgi, muhabbet katanların ellerine sağlık efendim. Var olsunlar. Nur olsunlar. Yemeği şov yapmak için pişirenlere ve yemek için yaşayanlara ise sözüm yok. Vesselâm.

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.