|   | 
  • Yolu oraya düşmemiş olanlar bilmeyebilirler; Erzurum’daki üniversite, gerçekten özel bir üniversitedir. Erzurum, iklimi ve coğrafyası itibariyle zaten öğrencilik yapmak, derslere yoğunlaşmak için çok uygun bir şehir. Eğer gerçekten öğrencilik yapmak, adam gibi okumak isteniyorsa…

     

    Bu güzel ve özel eğitim kurumunda 1970-1975 arası bulunmuştum. Bir sürü anım, gözlemim, tecrübem oldu. Hey gidi günler hey! Ve hey gidi Yunus Abi hey!

     

    Yunus Abi, yurt arkadaşım idi. O başka bir fakültede okuyordu ve benden üç yıl ilerideydi. Unutmuyorum; yalnızca Kur’an okurken değil, günlük hayatımıza girmiş Arapça kelimeleri söylerken de ay(ı)n çatlatmaya bayılırdı. Yakışıklıydı, kibardı, güler yüzlü idi. Derslerinde epeyce başarılıydı. Daha sonra, diploma aldığı fakültede öğretim üyesi olarak kaldı ve emekli olduğunda kıdemli bir profesör idi. Gayet çalışkan, başarılı ve yararlı bir bilim adamı olduğunu çok iyi biliyorum. Kişiliğiyle de örnek bir insandı. Veee iyi de bir Müslüman’dı. Hayattadır inşallah.

     

    İnandığını yaşama konusunda zorlu bir sınav verdiğine bizzat şahit olmuştum.

     

    O yıllarda üniversitenin önemli bir özelliği de; kız öğrenciler için özel bir kontenjan ayrılıyor olmasıydı. Evet kızlar için pozitif ayrımcılık yapılıyor, kendilerine özel kontenjan tahsis ediliyordu. Çünkü, kendilerine göre sebeplerden dolayı (özellikle de barınma problemlerinden dolayı) kız öğrenciler Erzurum’u tercih etmiyorlardı. Kız öğrenci sayısı inanamayacağınız kadar azdı. Kızlar karaborsaydı yani.

     

    Böyle bir ortamda, her bir kızın peşinde arkadaş olabilmek, sevgili olabilmek için beşer onar delikanlının dolaştığı bir ortamda, Yunus Abimizin bir sevgilisi vardı. Hem de ne kız! Belki üniversitedeki bütün kızların en güzeli. Yunus Abi onu seviyordu. O da Yunus Abimizi. Ben Erzurum’a vardığımda, bu aşı çoktan pişmiş buldum. Herkes biliyor, konuşuyordu, ben de öğrenmiş oldum. Eh helâl olsun, Allah mesut etsin.

     

    Hayır, öyle olmadı.

     

    Ben Erzurum’a vardığım sıralarda Yunus Abi, bir dinî gruba takılmağa, bir kanaat önderinin dizinin dibine oturmağa başlamış. Ben de zaten kendisini o çevre vasıtasıyla tanımıştım. Bildiklerini, inandıklarını yaşama konusunda cidden hassasiyet gösteriyordu. Bu durumuna bağlı olarak sevgilisiyle çatışmaya başlamışlar. Kaç yıl sevgili olduktan sonra;

     

    “-Ben, konunun inceliğini bilemiyordum, daha doğrusu ne kadar önemli olduğunu bilemiyordum. Artık öğrendim, şimdi biliyorum; benim eşim olacaksan tesettürlü olmak zorundasın. Ben bu tutumumu değiştiremem. Seni çok seviyorum ama Allah’ı daha çok seviyor ve O’ndan korkuyorum. O’nun emirlerine karşı gelemem. Lütfen sen de rotanı değiştir. Böylece hem bu dünyada huzur dolu bir yuvamız olur hem de bu yuvamız Cennet’te ebediyet kazanır. Ama sen bilirsin, kabul etmek istemezsen yollarımız mecburen ayrılacak.” diyor kıza. Kız alabora oluyor… fakat ne serden ne yârdan geçebiliyor. Örtünmeyi kabul etmiyor, diğer taraftan da Yunus Abimizi bırakmamak için elinden gelen her şeyi yapıyor… Leylâ ile Mecnûn’un rollerini ters çevirin anlarsınız. Neler neler… haysiyetini ayaklar alma pahasına, elâlemin diline düşme pahasına. Yunus Abimiz ise (besbelli ki içi kan ağlıyor olmasına rağmen) inandığı değerlerden taviz vermiyor… Evet, bütün üniversitenin diline düştüler. Sanki bir aşk destanı yazılıyordu, alışılmadık, görülmedik ve inanılmaz.

     

    Yunus Abi’nin inancı açısından bakarsak, destanı yazan kendisiydi. Bunun öteki âlemde karşılığı ne olacak, görmeden bilemeyiz. Ama bu dünyada Yunus Abi, inancına ters düşmemiş, inandığına ihanet etmemiş, zor bir sınavı vermiş, sözüyle icraatı çakışan bir insanın ruh dinginliğini yaşadı. Pek bir şey de kaybetmedi aslında. Daha sonra kendi çizgisinde bir hanımefendi ile evlendi, bir sürü de çocuğu oldu. Hayatındaki çizgi de her zaman, inancını yaşama çizgisi oldu. İşte bizim üniversite böyle özel bir üniversitedir ve tarihçesinde nice özel hikâyeler, nice özel destanlar yer almaktadır.

     

    Yunus Abi’nin yaptığını sizler analiz ediniz, ben yalnızca anlattım.

     

    Belki içinizden bazılarınız, “Aslında kız, hata etmiş. Kendisinden istenen şey, kötü bir şey değilmiş ki. Çifte kayıp yaşamış; hem sevdiği erkekle mutlu olma şansını yitirmiş hem de belki ebedî mutluluğu. Akıllı olsaydı ve gerçekten sevseydi böyle davranmazdı bu kız. ” diyeceksiniz. Bazılarınız, “O kız, örtünmeyi kabullenemeyecek idiyse, yaşam felsefesini, dünya görüşünü de değiştiremeyecek idi. O zaman Yunus Bey değişmek zorunda kalabilirdi. Ya da geçinemezler, zaten ayrılırlardı.” diyor olabilirsiniz. Bunlar sizin değerlendirmeleriniz, ben bir şey diyemem. Bazılarınız, biraz daha ileri giderek, “Açıklığı, serbestliği benimsemiş bir bayanın, daha başka olumsuz şeyler de vardır yaşamında. Örneğin mayoyla denize girmek isteyebilir, içkili birlikteliklerde bulunmak isteyebilir, konken, okey gibi oyunlara takılmak isteyebilir, lüks ve moda merakı olabilir, hattâ ve saire ve saire… ayrıca çocuklarını da kendisi gibi yetiştirmek isteyecektir… Yunus Bey iyi yapmış.” diyebilirsiniz. Bazılarınız da “Ayıp etmiş Yunus Bey, demek ki gerçekten âşık değilmiş. Bu derece kendisini seven bir kız, bir örtünmek yüzünden reddedilir mi canım? Ne var bunda, örtünmeyenler hep Cehennemlik mi?” deyin isterseniz. “Çevremizde, biri başka yolda diğeri başka yolda çiftler dolu. İdare edip gidiyorlar. Bunlar da ayrılmasalardı keşke.” demekte de serbestsiniz. Siz bilirsiniz, ben bir şey diyemiyorum. Ben olsa olsa şunu söyleyebilirim: Allah kimsenin başına böyle bir sınav vermesin. Çünkü aşkın ne olduğunu bilenlerdenim. Ama beri taraftan da “Allah’a inanıyorum, O’nun emirlerini ve yasaklarını her şeyden daha önemli buluyorum.” demenin insana ne gibi sorumluluklar yüklediğinin en ince noktasına kadar farkında olanlardanım.

     

    Pekiyi, Risale-i Nur bu konuda ne diyor: “Bahtiyardır o kadın ki; kocasının diyanetine bakıp ‘Ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim.’ diye takvaya girer……. Ne bedbahttır o kadın ki; müttakÎ kocasını taklit etmez, o mübarek ebedî arkadaşını kaybeder.”

     

    Ah cadı kız ah! Bütün işi sen bozmuşsun aslında.

     

    BİR GAYRİMÜSLİM KADIN BİLE SEVDİĞİ ERKEĞİN İRŞADIYLA MÜSLÜMAN OLUYORKEN, MÜSLÜMANIM DİYEN BİR KIZIN, KENDİSİNİ GERÇEKTEN SEVEN BİR DELİKANLININ EVLİLİK ŞARTI OLARAK YAPTIĞI ÖRTÜNME TEKLİFİNİ GERİ ÇEVİRMESİNE hayır.

     

    Vesselâm.

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.