|   | 
  • Nurettin Bilgen

    KAVALA’YA VEDA, SELANİK’E SELAM

    Benim çok kıymetli dostlarım ve iyilik dolu güzel yürekli insanlar! Geçen haftaki yazımdan sonra, önceki yazılarımdan sonra olduğu gibi birçok dostumuz beni arayıp yazımı okuduklarını sevinçle bana anlatıp merakla yeni yazılarımı beklediklerini telefon ve mesajla arayıp söylediler. Marifet iltifata tabidir ya, hoşuma da gitmedi değil! İyi ki sizler varsınız, ben de sizlerle bilgi, tecrübe ve hatıralarımı iyi ki paylaşıyorum ve paylaşmaya devam edeceğim. 10 yıl kadar önce komşum olan ve hâlen dostluğumuz devam eden, adliyeden emekli çok değerli Behice Ablam aradı ve şunları söyledi: “Nurettin Bey yüreğinize ve kaleminize sağlıklar diliyorum, atalarımın yaşadığı toprakları çok güzel anlatmışsınız teşekkür ediyorum, keşke bir fırsatınız olsa idi Kavala’ya yarım saatlik dağdaki köye gitseydiniz, bizim Atalarımızın köyü orada, yeni adı “Domatya” olan köydeki dereleri ve köprüleri görmenizi isterdim! Bu yazı sonrasındaki yazınızı sabırla bekliyorum, yazıları direk benimle paylaşırsanız memnun olurum çok teşekkür ediyorum, selamlar.” diyerek bize iltifat etmiş sağ olsun aynı zamanda teşvik etmişti.

     

    Onun ardından üniversiteden arkadaşım Cengiz Bey -ki kendisi şimdi yurtdışında mühendis- sosyal medya sayfamda yorum/mesaj olarak şöyle yazmış: “Batı Trakya’yı ilk gördüğümde, beni büyülemişti. Burası benim memleketim olmalı, demiştim içimden!”  Ona da çok teşekkür ederim! Ayrıca çok kıymetli eğitimci arkadaşım Ramazan Bey de şu güzel paylaşımı yazmış benim yazım için “Gönül Coğrafyamız” tabirimi de beğendiğini dile getirerek: “Benim anne tarafım Selanik civarından, Elasonya diye şehirden. Oradan Anadolu’ya cebri hicretleri, esaretleri, orada bırakmak zorunda kaldıkları hatıraları, bedenlerindeki işkence izleri hepsi ayrı dram… Hocam çok güzel bir ifade olmuş, "Gönül Coğrafyamız" ifadeniz!

     

    Sınırlı zamanlarda ve sadece belirli mekânlarda da olsa yaptığım bu gezi notlarını paylaşmamın sebebi, Müslüman Türk kimliğim yanında benim Batı Trakya’ya tâ lise yıllarında okuduğum bir romana dayanıyor. Batı Trakya’ya ilgim, romanlarını okuyarak milli bilince erdiğimiz yazarımız Emine Işınsu’nun 1970 yılında yayımladığı “Azap Toprakları” adlı romanıyla başlamıştı. Batı Trakya dramını çok net ve bariz bir duygusallıkta anlatıyordu. Bugünlerde yeniden okuma isteğini taşıyorum ve sizlere de bu eseri okumanızı tavsiye ediyorum.

     

    Kavala’da akşam yemeğini yiyip ve de çaylarımızı içmenin ardından “Yolcu yolunda gerek!” diyerek Kavala’dan güzel hatıralarla ayrılıyoruz. Şimdiki yolumuz Selanik’e! Bir süre ay ışığının aydınlattığı Ege’nin Kuzey sahillerinde yüzümüzü aydınlatan yakamozlar eşliğinde yol aldık, beraber olduğumuz grubumuz ile hoş sohbet, muhabbet ederek, bazen coşup şarkılar söyleyerek ve hatta Rumeli türkülerimizden, sanatçımız Arif Susam’ın berrak sesiyle yıllardır seslendirdiği “Aman da bre deryalar,/ Kanlıca Deryalar,/ Biz nişanlıyız!” türküsü ile yine Mustafa Kemal Atatürk’ün çok sevdiği ve dinleyip söylediği; “Mayadağdan kalkan kazlar,/ Al topuklu beyaz kızlar,/ Yârimin yüreği sızlar,/ Ben bu yerlerde duramam,// Vardar Ovası Vardar ovası,/ Kazanamadım sıla parası…” türkülerini ve daha birçok türkümüzü beraberce koro hâlinde söyleyerek bir hayli yol almış ve Selanik’e çok yaklaşmıştık. Vakit bu sırada bir hayli geç olmuş ve hepimize iyice yorgunluk basmıştı. Derken Selanik’in ışıklarıyla aydınlanmış kale ve şehir ihtişamıyla uzaktan görünüvermişti. Bu sırada tekrar heyecan sarmıştı bizi, Selanik’e ilk kez geliyorduk. Vakit gece yarısına çok az kala Selanik’e gelince doğrudan otelimize gidip yerleştik ve hemen istirahate çekildik.

     

    BALKANLARIN KALBİNDE SELANİK’TEYİZ!

     

    Sabah otelimizde erken kalkıp etrafındaki caddelere çıkınca fark ettim; simitçiler, boyozcular yani seyyar satıcılar tıpkı Alsancak’ta, tıpkı Kordon’da gibiydik. Ege’nin iki yakası ne kadar da benziyormuş! İzmir’in bir kopyası, gibi Selanik, bizden bir şehir hani!  

     

    Kurtuluş Savaşı’mızın muzaffer komutanı ve Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 1881 yılında doğduğu şehir, bu şehirdi, doğduğu ev de hâlen ayakta ve müze olarak bulunuyordu. Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım 1878’de bu evi kiralamışlardı.

     

    Uzun yıllar Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetinde kalan Selanik, Balkan Savaşlarının ardından tamamen elimizden çıkmıştı. Şimdi 325.000 kişilik nüfusuyla Selânik, Yunanistan'ın ikinci büyük kenti ve Güney Makedonya'nın idari merkezi idi.

     

    Otelimizde yaptığımız sade bir kahvaltının ardından yürüyerek Mustafa Kemal Paşa’nın doğduğu ve çocukluğunu yaşadığı Atatürk Müze Evi’ne doğru hafif bir rampaya doğru yürüdük ve derken kısa bir süre sonra müzeye ulaştık.  Burası Türkiye Cumhuriyeti Selanik Başkonsolosluğumuzun çok yoğun ilgilendiği ve milletimizin de çok ziyaret ettiği tarihi üç katlı muhteşem bir konak idi. Selanik Belediyesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümü olan 29 Ekim 1933’te yaptığı özel bir toplantıda, Cumhuriyetin 10. yılı sebebiyle, Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evin duvarına bir hatıra plakası takılması ve evin hâlihazırdaki sahiplerinden satın alınarak, Mustafa Kemal Paşa’ya hediye edilmesini kararlaştırdı. Ev, 10 Kasım 1953’te ise müze hâline getirildi. 1970’te bir depremden hasar gören ev 1980’de T.C.  Kültür Bakanlığımız tarafından tamir edildi. Modern müzecilik anlayışına göre yeniden tefriş edilerek 1981’de yeniden ziyarete açıldı. Müze ev, 2010-2013 arasında yeniden restore edildi. Bu restorasyon sırasında Atatürk’ün kişisel eşyaları ve mobilyaları ile Atatürk büstü ve anı defteri kaldırılıp Türkiye’deki başka müzelere gönderildi. Selanik Atatürk Müze Evi’nin aynı ölçüler içinde bir modeli, Atatürk’ün doğumunun 100. yılı kutlamaları kapsamında, Ankara Ticaret Odası tarafından Ankara’daki Atatürk Orman Çiftliği içinde yaptırıldı. Müze Ev’in yılda 50 binden fazla ziyaretçisi vardır. Evin bahçesinde, Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi tarafından dikildiği rivayet olunan tarihi nar ağacı, tarihi ve kültürel değeri nedeniyle müzenin en çok ilgi çeken noktalarındandır. Ev, 2011’de Yunanistan Kültür Bakanlığı tarafından “modern anıt” olarak tescil edilmişti.

     

    Son düzenlemeye göre ilk katta; “Selanik Odası”, “Manastır Odası”, ikinci katta “İstanbul Odası” ve “Ankara Odası” olarak isimlendirilen bölümler yer alır.

     

    Konağın yola bakan duvarında, mermer kitabe üzerinde Türkçe, Fransızca ve Grekçe olarak üç ayrı dilde yazılmış olan şu söz vardı: 

    “Türk Milleti’nin Büyük Müceddidi ve Balkan İttihadının Müzahiri Gazi Mustafa Kemal bu evde dünyaya gelmiştir; işbu levha Türkiye Cumhuriyeti’nin Onuncu Yıldönümü Münasebetiyle konmuştur. 29 Ekim 1933”. 

    Konağa girmeden bu levha başta olmak üzere binanın dışından birçok resim de çektik.

     

    Sevgili dostlarım, bu haftalık yazımızı burada noktalarken haftaya, Selanik gezimize kaldığımız yerden devam edeceğiz.

     

    ***

    Aydınlık ile karanlığı, savaşla barışı, yükseliş ile düşüşü yakından tanımış olan kişi hayatı gerçekten yaşamış sayılır!” Stefan ZWEİG

     

     

    Nurettin BİLGEN

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.