|   | 
  • Cevahir Kadri

    Kar Vakti yahut Hayata Dokunan Öyküler

    “Sabahın alaca karanlık zamanı. Gün karanlıktan yeni çıkmış, ağarmaya yüz tutmuştu. Kadın, gemici feneriyle yolu aydınlatmaya çalışırken, adam yedeğindeki iki atla dam içinden çıktı. Atların, bakımlı, güçlü, kuvvetli halini karanlık bile örtemiyordu. Yelelerinde, ay ışığının son kırıntıları oynaşıyordu.



    Bahçenin ortasındaki karadut ağacının altına geldiler. Gelin, rahmetli anasının, “Ağız yaralarına iyi gelir, gençleştirir, kuvvetlendirir.” diye diktiği karadutun pisliğinden usanmıştı. Olgunlaşan dutlar hafif rüzgârla bile dökülüyordu. Dökülen dutlarla baş edememişti; ancak sabahtan sabaha süpürüp bahçenin köşesindeki gübre yığınının üzerine atıyordu. Toprağa düşenler hadi neyse ama beton zemine isabet eden karadutlar mor lekeler bırakmıştı. Kadın lekeleri temizlemekten bıkmış olmalı ki artık hiç uğraşmıyordu. Kadın elindeki feneri adamın ayaklarının dibine, lekesiz zemine koydu. Ağacın beş adım ötesindeki iplik taşının yanında duran su dolu kovaları aldı, getirdi. Atların önüne itinayla bıraktı; boz renkli olanı hemen burnunu kovanın içine soktu sonra durakladı, yavan bir koku almış gibi burunlarını kırıştırarak başım çekti. Su içmekten vazgeçmişti. Gözlerini açtı, boynunu içi kuru ot dolu leğene uzattı. Diğeri ise hiç oralı olmadı bile...”



    Bu ifadeler, şair ve yazar Abdülkadir Uslu’nun kaleme aldığı Kar Vakti öykü kitabından. Kar Vakti’nin ilk baskısı, Denizli Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları tarafından yapılmış. Elimizdeki nüshası olan ikinci baskısı ise Boy Yayınları tarafından 2019 yılında okurun beğenisine sunulmuş. Karton ve renkli kapak arasında on bir (11) öykünün yer aldığı kitap 126 sayfa. Kitabın kapağında, karların yağdığı bir vakitte, dağlara, yamaçlara doğru yola düşen iki atlı resmedilmiş. Tam da kitaba ismini veren Kar Vakti öyküsünün kişilerini anlatan bir resim. Resim ve kapak tasarımı, aynı zamanda yayınevinin genel yayın yönetmeni olan Hakkı Uslu tarafından yapılmış.



    Kitabı bir eve benzetecek olursak o haneye, eve girer gibi kitabın kapağını tıklattığımızda içeriden açılan kapı sonrasında, hiç de yabancı olmadığımız manzaralarla karşılaşıyoruz. Her bir öykü bize Anadolu kasabalarından farklı hayatları anlatıyor. O hayatlar bize, biz onlara yabancı değiliz. Öyküleri okudukça birbirine aşina olan iki kişinin yıllar sonra karşılaşıp buluşması gibi bir hissi yaşıyoruz.



    1962 yılında Denizli’nin Tavas ilçesi Kızılcabölük kasabasında doğan Abdülkadir Uslu, ilk ve orta öğrenimi memleketinde tamamladıktan sonra yüksek öğrenimini Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği (1986) ve Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi Yönetim ve Organizasyon Bölümünü (2000) tamamlayarak yapar. Doğup büyüdüğü kasabanın, Kızılcabölük’ün son belediye başkanlığı görevinde bulunur. Karikatürleri değişik dergi ve gazetelerde yayımlanır. Bu alanda on altı (16) ödül sahibi, şair, yazar, aynı zamanda bir STK olan Ege Araştırmacı Yazar ve Şairler Birliği (Yaz-Ar-Bir) Başkanı olan Uslu’nun yayıncılığı da söz konusudur.



    Yayıncılık çalışmaları arasında mizah dergisi Tebessüm’ü (arkadaşlarıyla), 1985-86 yıllarında Denizli'de yayınlar. Denizli Yağmur Gazetesi (1989) ve Kızılcabölük Gazetesi’nde (2006-2008) yazı işleri ve Kızılcabölük Gazetesi (1997-98) genel yayın müdürlüğü görevlerinde bulunur. Ayrıca Denizli D-TV’de “Uygulamalı Karikatür Okulu” programını hazırlar ve sunar (1997). Çeşitli kurslara katılarak “Fotoğrafçılık Eğitimi”, “Ney Eğitimi”ve “Resim Eğitimi”ni alır. Afiş, broşür ve kitap kapağı tasarımları hazırlar.



    Eserleri arasında; Lunaparka Gidelim (çocuk öyküsü), Günlük (derleme/anı), Tarım Takvimi (araştırma), Şükrü Tekin Kaptan-Hayatı, Eserleri ve Bibliyografyası (araştırma), Aydınlık Sineması (öyküler), Kar Vakti (öyküler), Hüsnüyusuf (öyküler), Aşkı Buldum (şiirler) yer alır. “Aydınlık Sineması” adlı öykü kitabı ile 2016 yılı “1. Arif Baş Ödülleri” kapsamında Üçüncülük (3.) ödülünü almıştır. Yazarın ayrıca “kısa öykü” alanında beş ödülü vardır.



    Kar Vakti


    Yazar Uslu’nun Kar Vakti’nde yayımlanan öyküler şunlardır: Dönülmez Akşamın Ufkunda, Emanet Ceket, Vakitsiz Tayin, Yoğurtlu Somun, Kar Vakti, Acı Un, Kazıklı Humma, Kader, Avcı Başı, Ali Amca ve Bir Asırlık Gece.



    Eserde yayımlanan öyküler, Anadolu kasabalarında yaşanmış, yaşanması muhtemel hayatların gözlerimizin önüne serilen resimleridir. Yazar, bu hayatları resmetmede oldukça başarılıdır. Öyküler, onları okurken veya okuduktan sonra okura “Bu kişileri tanıyorum, bu hayatı yaşadım ben ya da bu hayat bana yabancı değil.” dedirten bir kurgu ve anlatıma sahip.



    Okuru ilk karşılayan öykü Dönülmez Akşamın Ufkunda adını taşıyor. Öykünün kurgusu, Anadolu köylerinin yokluk ve yoksulluk yılları ve aynı zamanda uyanışa giden yolları üzerine. Öyküde uzun askerlik, vefa, vefasızlık, köy çocuklarının eğitimi ve öğretmen ataması ve de en önemlisi o dönemlerin gelişen teknolojisi olan pikap, plak ele alınmış. Askerden dönen “Hasan, metal çantaya iliştirilmiş deri cepten yuvarlak bir şey çıkardı: -Buna plak derler, bunun içine sesleri hapsetmişler. Çok çeşidi var,” dedikten sonra plağı yerleştirir, söz Münir Nurettin’dedir: “Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç.”



    İkinci öykü Emanet Ceket’te ise yoksul bir ailenin okuyup doktor olmak isteyen çocuğun serüvenini ele alır. Zor şartlarda okuyup doktor olan, uzmanlık eğitimini yurt ışından tamamlayan doktorun yılar sonra köyüne gelmesi ve emanet olarak aldığı ceketi veren Meryem teyzeyi ziyaret etmesi, köy ve kasaba hayatına dair manzaralar resmedilir.



    Kitabın üçüncü öyküsü Vakitsiz Tayin adını taşır. Öyküyü okuduktan sonra okur, başlığın aslında “Vakitli Tayin” olması gerektiğine hükmeder. Çünkü öykünün kahramanı Ramazan Öğretmen, çalışmakta olduğu bir okuldan Vali Bey’in özel emri ile Güzelpınar köyüne atanır. Öyküde, Ramazan Öğretmen’in olağanüstü gayreti ve iş bilirliği sayesinde bakımsızlıktan harabe hâline gelmiş köy okulunun tamir edilmesi, öğrencilerin bakımlı bir binada, düzenli bir eğitim öğretime başlaması ve Vali’nin teftişe gelerek yapılanlar sonrasında öğretmeni takdir ve taltif etmesi ele alınır.



    Kitaba adını veren Kar Vakti öyküsü ise Anadolu’nun birçok yerinde bilhassa Güney Ege ve Akdeniz yörelerinde hâlen devam etmekte olan “kar kuyulama”, “kar satma”, “kar şerbeti” geleneğinin yaşatılmasına dair hayatlardan bir kesit sunar bize. Bizim yörede de yaşatılan bir gelenektir kar kuyulama. 



    Şubat ve mart, özellikle de şubat ayında, önceden, yüksek dağlarda açılıp hazırlanmış olan kar kuyularına kış ortası karlarının sıkılaştırılarak, sertleştirilmiş bir şekilde doldurulması, üstünün saman ve çam pürçükleri ile örtülmesi işlemidir bu. Yaz aylarında, kuyudan testere yardımıyla kesilerek keten çuvallara doldurulup pazara getirilen kar, sade olarak satıldığı gibi pekmez, ahududu, vişne gibi değişik tatlarla karılarak şerbet şeklinde “soğukluk” olarak müşteriye sunulur. Bilhassa çocuklar bu içeceği çok sever. Bazı yörelerde “karsambaç”, “karlama” olarak adlandırılan bu kar şerbeti, yazın yakıcı sıcağında ayrı bir nimettir. Kendisiyle görüşme, söyleşme imkânı bulamadığım dedem de bu mesleği yapıyormuş, “Garcı Mıstıva” diye nam salmış yıllar yıllar öncesinde.



    Acı Un öyküsünde ise aile içi anlaşmazlıklar, çekişmeler, kavgalar su değirmeninin işletilmesi konusu etrafında ele alınır. Hayırsız evladın babasına, ailesine karşı giriştiği haksız bir mücadeleyi ele alır, ağızlardan tadın, gönüllerden huzurun gidişi anlatılır. Avcı Başı öyküsünde adı üstünde avcılık üzerine yaşananlar ele alınır. 



    Her öyküye dair değerlendirmeyi burada yapmamıza imkân yok. Diğerleri de okura sürpriz olsun.



    Köy ve kasaba hayatlarından kesitler sunulan bu öyküler ya bir kişi ya bir kavram ya da bir olaya merkezli olarak kurgulanmış metinlerdir. Öykü türlerinden “olay öyküsü” tarzında kaleme alınan öykülerde yer yer çevre ve kişi betimlemelerine, kişilerin diyaloglarına yer verilmiş. Öykülerin özünde, Anadolu’nun birçok kasabasında olduğu gibi zorluklarla mücadele ederek hayatı kazanmanın, hayatta kalmanın yolları anlatılmış. Zorlukların yanında insanlar arası ilişkilerde bugün hasret kaldığımız insaniyetli tavırlar öne çıkarılmış.



    Bazı öykülerde yer yer şarkı ve türkülere yer verilmiş olması, yazarının hayatında musikiyle iç içe olduğuna dair önemli bir işarettir. Öykülerdeki kişilerin yaşadığı ekonomik sıkıntılar ve imkânsızlıklar da yazarın bir kasabada doğup büyüdüğüne işaret olmasının yanında öyküleri anı-öykü durumuna taşır. Nitekim öykülerde yerel sözcük ve söyleyişlere yer verilmiş olması bunu ortaya koyar: “Demin, ar(ı)tmak, sümüklüböcek, zırap, yılık, yufka bükümü, çıkrık döşeği, iplik taşı, çağıl, tuğulcu, kuyruklu, canavar, cip olmazsa, de mi vb.” Bunlardan başka “Mal, sahibiyle birlikte yaşar.”, “Tanrının değirmeni yavaş işler ama ince öğütür.” “Dağ, zengindi.” sözleri anlatımlara ayrı bir güzellik ve tat katmaktadır. Kar Vakti öyküsünde çocukların karcıları kızdırmak için tutturdukları anlamlı ve esprili tekerleme okuru tebessüm ettirme görevini oldukça iyi yerine getirir: “Karcı!.. Karcı!.. Karın güzel mi?../ Karcı!.. Karcı!.. Karın güzel mi?..”



    Ülkemizde birçok yazar, Anadolu köy ve kasabalarında geçen hayatı eserlerine konu edinir. Bunların başında Refik Halit Karay’ın Memleket Hikâyeleri gelir. Sait Faik’in öykülerinin pek çoğu İstanbul ve Adalar ilçesinde geçse de o döneme göre köy hayatını andıran anlatımları görmek mümkündür. Ama Karay’ın Memleket Hikâyeleri başlı başına bir şaheserdir. Hele Şeftali Bahçeleri adlı öyküsü anlatım harikasıdır.



    Uslu’nun Kar Vakti öykülerinde o anlatım harikası tadı bulmak mümkündür. Öykülerde memleket kokusu oldukça yoğun olarak hissediliyor. Her öyküde ayrı bir tat ve koku var. Her tadın kokusu başka. Her eser elbette her okura farklı selam ve tat verir. Okurun o selamı ve tadı alma şekilleri de başka başkadır.



    Öykülere dil ve anlatım yönüyle baktığımızda köy ve kasaba hayatına uygun kurguların yanı sıra Vakitsiz Tayin öyküsünde olduğu gibi tarihsel gerçekliklere yer verilmesi anlatımları daha somut bir hâle çekiyor: Babadağ, Karcı Dağı, kar kuyuları, 1957 yılı, Güzelpınar Köyü, Vali Vekfi Ertür. Bu tür nesnel bilgiler, öyküyü anı-öykü formatına taşıyor. 



    Yazar Uslu’yu anlatımlarında başarı kılan sebeplerin başında çevreye ve kişilere olan aşinalığının yanı sıra onun şair, ressam ve karikatürist oluşu gelir. Betimlemelerdeki dikkat ve ayrıntı, duyguların doğru bir şekilde ifade edilişi, bize bu yönlerin anlatımda etkili olduğunu göstermektedir.



    Her öykü, öykü kişilerinin başından geçse de o öykü kişileri birer temsilcidir. Benzer hayatları yaşayanların temsilcisidir onlar.  Bazen öykü kişilerini yanımızda buluveririz bazen de öykülerin kişileri biz oluveririz. 



    İnsana, insanın ruhuna, huzuruna dokunan eserler kalıcıdır. Türlü kavramları en güzel şekilde işleme gayretini gördüğüm Kar Vakti öykülerinin yazarı Abdulkadir Uslu’ya daha nice hayırlı ve başarılı eserler vermesini diliyorum.

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.