|   | 
  • Dümeni Nefsimize Kaptırırsak, Tutkularımıza Esir Oluruz

     Bir manevî ayna olsa da sevgili dostlarım gösterse en derunumuzu.... , 

    Gösterse zihnimizi, ruhumuzu, kalbimizi ve dahi dağarcığımızda yer alan her şeyi...
    Acaba kaçımız onun karşısına çıkmak ister?
    Kaçımız da var büyürek, bu cesaret...
    Hangi babayiğit ben yürekliyim diyebiliyorsa çıksın aynanın karşısına da herkes de görsün!
    Zannımca pek azımız buna cesaret eder!
    Helede dağrcığıdaki iyi ? kötü, güzel-çirkin her ne varsa ortaya dökülecek fikrine kaç kişi 'evet' diyebilir?
    Zor tabii, bütün hırslarımızı, haset ve fasatlarımızı, kıskançlıklarımızı ulu orta sergilemek!Fakat sözde müslümanlar olarak bizler her gün kendi içimize öyle bakmakla, nefis muhasebesi yapmakla yükümlü değil miyiz sorarım size?
    Hepimizde bir vicdan aynası olması gerkemiyor mu?
    Bu soruya zoraki de olsa herkesin evet deyişini hayal edebiliyorum.
    Var tabi böyle bir ayna hepimizde...
    Var var olmasına da sanki biraz buğulu, sisli, yahut boyalı gibi.
    Yahut da bakmamızı, görmemizi zorlaştıran bir köşeye konulmuş gibi.
    Gafletin böyle oyunları, hileleri her daim vardır dostlarım.
    Ve bu gaflet deryası 'özeleştiriyi' nefisle anlaşarak işlemez hale getirir.
    Zannımca böyle yaratılmışız, fıtrat bu yünde emmareler içerimekte; aksi takdirde imtihan ve tekâmül olmazdı.
    Oysa yapmamız gereken ittifak nefis ile değil kalb ile olmalı...
    "Kalb ile akletmek" işte bunun işaretidir.
    Nefs ile akledersek, tutkularımızın esiri oluruz.
    Eğer insan bütün bunları kendi yalın aklıyla bulabilseydi dostlarım, 'vahiy' diye bir kavram olmazdı...
    Pek tabi vehiy'nin geldiği peygamberlerde ...
    Ancak şu bir gerçek ki 'Vahye' olan ihtiyacımızı hiçbir akıl karşılayamaz.
    İşte bu nedenledir ki ademoğlunun peygamberlere olan, onların öğretilerine olan ihtiyacı Hiçbir zaman, Hiçbir devrde son bulmayacak...
    Tabii k akıl çok önemli, çok şey verir insanoğluna, lakin öyle bir yerde şaşırtır ki hepsi boşa gider; hatta negatif unsurlara dönüşür.
    Zaman zaman ?Aklım bana oyunmu oynuyor acaba??diye şüpheye düşmelerimiz, ikilemde kalmalarımmız da hep bundandır kanatindeyim...
    Batı Felsefesi bunun dramatik örnekleriyle doludur.
    Benim kişisel bir iddiam vardır:
    Batı Felsefesi'nden Batılılar değil, en iyi Müslümanlar yararlanabilir ama, çok risklidir.
    Şayet soru işaretlerini sonlandırmış, akli selim, kalbi selim ve dahi kamil bir kişilikse müslüman dialektik cendereye sıkışmdan, oraya girip çok iyi derlemeler yapabilir..
    Tabi başta da vurguladığım gibi bir manyetik alana kapılmazsak, bir yüksek voltaj teline dokunmazsak, yani bunlardan korunacak donanımın varsa bu alandan ümmetin geleceği için çok faideli kaznımlar edinilebilir...
    Düşünce hatası yapanlar, bilgiler arasında yalnız kalarak kendilerini bir kısır döngüye kapılmış gibi hissederler.
    Onları bu beyhudelik duygusundan sadece düşünce yardımı kurtarır zannımca, başka bilgiler değil.
    Düşünce yardımı da düşünce bilgisi ile gerçekleşir.
    Benim okurken aradığım hep budur.
    Bir düşünce, yanlışları da olsa, değerli bir düşünce bilgisi taşıyabilir.
    Temyiz edebilenler için bu çok değerli bir sonuçtur, katkıdır.
    Bazısı soru sorar.
    Sorduğu soru bir düşünce hatasından kaynaklanıyordur.
    İhtiyaç duyduğu cevap, onun istediği cevap değildir.
    Ama genellikle anlamaz, aradaki ilişkiyi.
    Önce sormayı öğrenecek hale gelmesi gerektiğinin farkında değildir.
    Matematik hocamız derdi ki: "İnsan matematikte sormayı bilmediği sorunun cevabını da anlayamaz.
    Önce matematiğin dilini bileceksin.
    Sorunda bile, daha neleri bilmediğin açıkça görülüyor; önce onları öğreneceksin geçmiş derslerden." Bu sadece matematiğe has bir durum değildir.
    Birçok bilgi dalında böyledir. Kopuk bilgi parçalarından düşünceyi doğdurucu sonuçlar çıkmaz.
    Terkip alışkanlığı kazanılmamışsa her bilgi parça buçuktur. İstediğiniz kadar yüklenin. Düşünce adamı değil; bilgi hamalı ve en fazla da düşünce mankeni olursunuz.
    Sonra oturup kahırlanıyoruz, "Niye böyleyiz, niçin doğru yolda doğru yürüyemiyoruz?" diye.
    Bireysel olarak da toplumsal olarak da; itidal, bütünlük, terkip, düşünce (kalb ile düşünce) kavramlarını anlayamadığımız için, nefsin oyunlarına ve hilelerine fikir planında karşı koyamıyoruz, hayatı gerçek mahiyetiyle anlayamıyoruz da ondan bu terslikler oluyor ve bir düzen tutamıyoruz.

    http://www.kayserihaber.com.tr

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.