İlk üç puan, ilk galibiyet ve yeni teknik direktöre “hoş geldin” demek amacıyla Samsunspor’u ağırlayan Kayserispor, çok zor bir maçı çeviremedi.
Geçen haftalarda söylediğim gibi Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, Göztepe ve Samsunspor Kayserispor’un gerçek rakibi değil. Nitekim bu maçta bunu da bütün gerçekliğiyle yaşadı, herkes de gördü.
Holse, Collybaly ve Musaba’yı durduramadı.
Murat Göğebakan’ın meşhur şarkısıyla Kayserispor’u destekleyen, ateşleyen Kapalı Kale başta olmak üzere yaklaşık 15 bin taraftar harika bir havada bu zorlu maçı keyifle izlemek istedi. Fakat sonuçta sevinen, Karadeniz’in sakin dalgalı kenti, güvenli limanı Samsun seyircisi oldu.
Kayserispor’un mutlak kazanmak, hiç değilse bir puan almak zorunda olduğu bir maçtı. Bulunduğu yer itibarıyla Süper Lig’in dibine inen Kayserispor, Avrupa’da ve ligde çok iyi bir performans gösteren Samsunspor’dan maç almak, üç puanı hanesine yazdırmak için kendi çapında çok büyük gayret gösterdi. Ama hepsi bu. Bal vermeyen arı gibi.
Marcus Gisdol sonrası göreve gelen genç teknik adam Radomir Djalovic, tahmin edildiği gibi mücadele edecek, çok koşacak, daha dinamik bir kadro tercihiyle sahaya çıktı. Çünkü çalıştığı 5 günlük süreçte gördüğünü sahaya yansıttı.
Djalovic, maç öncesi yazımızda belirttiğimiz gibi gençlere de her an forma verebilir; tahminimizi yanıltmadı. Arif Kocaman tercihiyle “benim için tecrübeli değil, mücadele eden, çok koşan, ayakta kalan, dinamik olan forma giyer” mesajını net bir biçimde verdi.
Ama genç Arif Kocaman, soyadı gibi kocaman bir fırsatı tepti diyeceğim ama tepecek mecali bile yok gibiydi. Sanırım bundan sonra Abdülsamet’in arkasında bekleyecek.
Eski Samsunsporlu Youssef Bennasser tercihi hiç de sürpriz olmadı. Aynı şekilde Furkan Soyalp’e forma vererek Joao Mendes’e “koşan, mücadele eden, ayakta kalan” dedi.
German Onugkha için de Tuci tercihiyle “çok koşan, mücadele eden benim için önemlidir” diyerek formayı nasıl dağıttığını net bir şekilde ortaya koydu.
Gerçi Kayserispor’un Djalovic’e sunduğu çok geniş ve derin bir kadro yapısı da yoktu.
Kayserispor hızlı ve istekli başladı. Hatta Tuci’nin kafası az farkla dışarı giderken herkes ümitlendi. Ama Carole’un eline çarpan topa Samsunsporlu futbolcular bile penaltı itirazında bulunmazken, lüzumsuz, gereksiz, işgüzar, işbilmez, hele futbolu hiç bilmeyen VAR hakemleri, hakemi monitör başına çağırınca herkesin yüreğini ağzına getirdi.
Neyse ki hakem Ümit Öztürk — sizi bilmem ama Türkiye’de ilk gördüğüm şekilde — monitör başından “VAR bu işi bilmiyor” mesajını herkese vererek sahaya döndü: “Penaltı yok” dedi.
Bravo doğrusu. Meslektaşlarına da güç verdi. Bundan sonra “her gittiğiniz monitör başından VAR’a uyarak dönmeyin” diyerek bir bayrak kaldırdı.
Kayserispor öylesine hırslıydı ki rakibe top geldiğinde neredeyse üç kişi bir baskı uyguluyordu. Ramazan Civelek, Stefano Denswil, Arif Kocaman ve Lionel Carole uyumsuz defans dörtlüsünün önünde Bennasser ve Furkan Soyalp geriden oyun kurup topu Laszlo Benes’e aktarıyor, ondan da Cardoso, Mane ve Tuci’ye top taşınarak pozisyon üretilmeye çalışılıyordu. Düşünce buydu, ilk uygulamalar da iyiydi ama bunu bir türlü devam ettiremedi.
Defans aksamaları özellikle Ramazan Civelek tarafında çok belirgindi. Samsunspor hep buradan geldi.
Kayserispor’un eskisine göre belirgin biçimde tek paslarla oynadığı göze çarptı. Ama sadece o kadar. Çok topla oynamak, tek pas yapmak, mazide kalan anılar gibi sadece istatistiklere yansıyor.
Samsunspor’da ise hiç sürpriz, panik, telaş yoktu. Karadeniz’in sakin hali gibiydi. Thomas Reis’in takımı kendinden emin biçimde, bilinen deplasman oyununu ortaya koydu.
Satka ve Van Drongellen ikilisiyle defansın merkezini; Thomasson ile solu, Zeki Yavru ile sağı sağlam tutup Holse ve Ntcham ile Collybaly’i sağdan, Musaba’yı da soldan kaçırıp Marcus’a pozisyon hazırlıyorlardı.
Nitekim Thomasson’un, Ramazan Civelek’in boş bıraktığı alandan adrese teslim ortasında, uzun boylu Arif ve Denswil’in arasındaki sahanın en kısa boylu oyuncusu Holse, hem de kafayla topu filelere gönderdi.
Ramazan Civelek ileri gidip geri gelemeyince, arkasında bıraktığı boşluk rakipler için çok verimli bir maden sahasına, iştah açıcı bir lokanta koridoruna dönüyor.
Şu artık net bir biçimde ortaya çıkıyor ki sağ bek, Ramazan Civelek’in yeri değil. Nitekim bunu gören Djalovic, ikinci yarıda Ramazan Civelek’i alıp yerine Burak Kapacak’ı sahaya sürdü.
Kayserispor’da duran topların sahibinin de Laszlo Benes olduğu ortaya çıktı. Hareketsiz topları çok verimli kullanıyor.
Bir de Djalovic, Stefano Denswil’i özellikle korner ve serbest atışlarda hava toplarına daha etkili vurabilecek hale getirmelidir. Bunu başardığında hücum gücünü belirgin biçimde artıracaktır.
Youssef Bennasser ve Furkan Soyalp beklenilenden daha iyi bir ikili gibi duruyor. Çok koşup, mücadele gücünü bir tık daha ileri taşıyorlar ama bal yapamayan arı olmaktan daha da ileriye gitmeliler.
İlk bir saat dolmadan Djalovic, Tuci–German Onugkha ve Mane–Opoku değişikliğiyle hücum gücünü artırmak istedi.
Reis de buna karşılık Marcus–Ndyae ve Collybaly–Emre Kılınç değişikliğini yaptı.
Djalovic çabalıyordu ama Kayserispor bir türlü yama tutmuyordu. Sol taraftan gelen Musaba’yı Burak Kapacak durduramadı. Musaba’nın elini kolunu sallayarak girdiği ceza alanındaki vuruşunda Bilal Bayazıt topu tutamadı, sadece çeldi. Topu Arif Kocaman seyretti ama o bücür Holse beklemedi, topu filelere gönderdi.
Djalovic, Youssef Bennasser–Joao Mendes değişikliğiyle orta sahasını da etkin hale getirmeyi istedi.
Ama defans yangın yeri gibiydi. Kornerden gelen topu Bilal, Arif, Denswil üçlüsü uzaklaştıramayınca, geriden gelen Van Drongellen “gelmişken boş gitmeyeyim, şu boş topu filelere göndereyim bari” dedi.
Burak Kapacak’ın iyi ortasını Onugkha güzel bir kafa vuruşuyla filelerle buluşturunca Djalovic’e “ilk santrforun benim” mesajını verdi.
Kayserispor; 5 maçı 1-1, 3 maçı 4-0 kapattığı ilk 8 haftanın sonunda, 9. haftada ilk kez yeni bir skor keşfetti: 1-3.
Olsun, topladığımızda yine 4 yapıyor.
Djalovic bu maçı döndürüp döndürüp yeniden izleyecek. Ayakta kalacak bir Kayserispor kuracak. Kurması da lazım. Rakibinden daha çok topla oynayan, daha çok pas yapan Kayserispor’un bu özelliklerini gollerle ve puanlarla taçlandırmalıdır.
Kayserispor’un içinden rakibi orta sahada durduran beton gibi dalgakıranlar, rakiplere kanatlarını çırptırmayacak sağlam bekler, geriye adam kaçırmayacak ve hava toplarına kafa vurdurmayacak stoperler çıkaracak.
Rakibi hallaç pamuğu gibi atacak iki kanat oyuncusu, rakip defansı göbekten geçecek, havadan sindirecek iki golcü yetiştirecek. Dikkat ederseniz “getirecek” demedim.
Çünkü böyle bir ihtimal yok gibi.
Evet arkadaşlar, eğri oturup doğru konuşmak lazım; iyi bir sonuç, etkili bir futbol yok. İyi niyetli ve gayretli koşulara ve rakipten az atılan gollere puan verilmiyor.
Kayserispor’un bulunduğu yer hiç de iç açıcı değil. Hele ki en yakın rakipleri Kocaelispor ve Gençlerbirliği haftayı 3 puanla kapatıp, daha da tehlikelisi ayağa kalkınca, bundan sonra işler hiç de kolay olmayacak.
Nasıl olsun ki; Kayserispor’un 4 yediği Beşiktaş’ı Gençlerbirliği Dolmabahçe’de yendi.
Anlaşılan ve görülen o ki Kayserispor camiası bu yıl da sabırla bekleyecek, azimle destekleyecek, göle su gelene kadar gözleri pörtleyecek.
Her şeye rağmen Djalovic 5 günde takıma bir şeyler katmış. Bu maçtan ilk kazancı da Onugkha’nın golle buluşması oldu.
Bakalım gelecek haftalar neler getirecek.
Haydi hayırlısı…