|   | 
  • Nurettin Bilgen

    SORUNLAR VE SORUMLU İNSAN

    Selamların en güzeliyle…Kıymetli dostlarım,bugün “sorumlu insan” ve “sorunlu insan” kavramları üzerinde durmak istiyorum.

    Doğadaki canlı ve cansız her varlığa bir görev ve fonksiyon verilmiştir. Örneğin arı bal, tavuk yumurta yapar.Güneş aydınlatır ve ısıtır, bitkiler sebze ve meyve verirler. Bilimsel eserlerde, doğada yaklaşık olarak 300 bin hayvan türü ile 400 bin bitki türünün varlığı kaydedilmiştir. Evrende ise 100 milyar galaksi ve her galakside de 200 milyar güneş sisteminin yer aldığını önceki yazılarımda belirtmiştim.

    Big-Bang’den günümüze değin 15 milyar yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen evrende ve dünya doğasında meydana gelen oluşumlar ve bu oluşumların işleyişinde mükemmellik göze çarparken; insan topluluklarının yaşam formatları (birey, aile, kabile, ülke, devlet vb.) içinde ise mükemmellik çoğunlukla sorunlu bir hâl almaktadır. Evrenin tek zekâ sahibi varlığı olan insanın aynı zamanda sorunların yegâne sebebi olması onun bitmek tükenmek bilmeyen ihtiras ve emellerinden kaynaklanmaktadır.

    Tam bu noktada sorumluluk bilinci olan insan yani “sorumlu insan” kavramı doğmaktadır. Eğitimin her aşamasında insanın önce sorumlulukları ardından da hakları ya da her ikisi aynı anda verilmelidir. Sorumluluklarını bilmeyen, görevlerini yerine getirmeyen insanlar ve bunlardan oluşan topluluklar, dünyadaki en sorunlu olan popülasyonlardır. Aile, okul ve sosyokültürel çevrenin temel insani, ahlaki, kültürel ve inanç argümanlarının düzeyi sorumlu insan yetiştirmenin de en önemli unsurlarıdır. İnsanın dünya sahnesine çıktığı ilk günden bu yana, hemen hemen hiçbir dönemde, sorunsuz bir dünya ve yaşam formatı olmamıştır. Kimi zaman küçük, kimi zaman çok büyük çaplı sorunlar, bazen dar ve bölgesel, bazen de geniş ve küresel bir hâlde olagelmiştir.

    Öyle ise bu noktada sonuç olarak iki şeyi ortaya koyalım:
    1-Geçmişte var olduğu gibi günümüzde ve gelecekte de sorunlar hep var olacaktır; sorunsuz bir dünya hayal etmeyelim.

    2-Bununla birlikte yine “sorunları sorumlu insan yener ancak!” deyip sorunların üstüne el birliği ve bilimsel olarak gitmekten de çekinmeyen korkusuz bireyler yetiştirelim.

    Bu noktada faydalı olacağını düşündüğüm, okul yıllarımdan kalan bir hatıramı sizinle paylaşmak istiyorum:1984 yılıydı sanırım, Trabzon’da Eğitim Fakültesi Coğrafya Öğretmenliği Bölümünde 2.sınıfta Türkiye Coğrafyası dersindeydik. Dersin hocası olan Akay Gençosmanoğlu ön tarafta oturan Akçaabatlı bir sınıf arkadaşımıza, şakayla takılarak "Havva,sana bir tokat vururum cenneti boylarsın." dedi. Ben de o anda "Hocam, bir tokat da bana vurun da ben de gideyim Havva ile cennete!" dedim.Akay Hocam bana dönüp şöyle dedi "Allah, hepimizi cennete koysa ne kaybederki?" Ben de "Hocam, ben Allah'ın işine karışmam, ama siz sınavdan sonra bizim hepimize 100’er puan verseniz ne kaybedersiniz?" dedim. O da "Öyle ya doğru! Çalışmadan olmaz değil mi?" demişti.Bugün Akay Hocamızın vefatının üçüncü yılı;Mekânı cennet olsun Allah rahmet eylesin. Sorunların azalması dünyamızın cennet haline gelmesi insanların çalışması ve sorumluluklarını bilip yerine getirmesi ile mümkün olur.


    Şimdi bu kısımda Düş Gezginleri ile beraber Ürdün’deyiz.

    Amman’da Güzel Bir Akşam

    Aylardan ocak olmasına rağmen Amman’da ve Salt’ta hava oldukça ılıktı. Grubumuzu oluşturan bilim insanları, genellikle tarihçi, coğrafyacı ve edebiyatçılardan yani sosyal bilimcilerdendi. Hepsi bu geziye çok önem veriyorlar ve her orijinalliği kaydediyorlardı. Üstelik benim dışımdaki hepsi buralara ilk defa geliyorlardı. Salt’ta Şehitlik ziyareti ve akşam namazının ardından Amman şehir merkezine yakın olan otele doğru yola çıkıldı. Ammanda Şam gibi Ortadoğu’nun önemli başkentlerindendi. “Şerif” adı verilen (Hz. Peygamberin torunu Hz. Hasan’ın soyundan gelen) hanedan üyeleri Kral oluyor ve ülkeyi monarşi ile yönetiyordu. Parlamento da olduğu için bu yönetime meşruti monarşi de denebilir.

    Amman’ın merkezi bir konumda yer alan otelimize eşyalarımızı yerleştirip kısa bir süre dinlendik. Hem yemek yemek hem de Amman sokaklarında bir gezinti yapmak için odalarımızdan çıkıp önce restoranda buluştuk, daha sonra da Amman sokaklarında dolaşmaya başladık. Bir süre Amman’ın parıltılı, aydınlık caddelerinde dolaştıktan sonra grup üyelerime hatırlatma babından“Amman’ı yarın gündüz de gezeceğiz, ama yarınçok güzel bir gezimiz daha var o yüzden şimdilik otele dönelim erken yatıp dinlenelim. Yarın kahvaltıdan sonra Lût Gölü’ne (Ölü Deniz’e) gidiyoruz. Orada size sürpriz anlatımlarım olacak.” dedim.

    Sabahın erken vakitlerinde, otelin 7. katındaki terasta yaptığımız mükellef kahvaltının ardından Kaptan Abdullah ve yardımcısı Rasim beyler ve teknik yardımcı Muhammed Hacali aracımızı alıp otele geldiler. Dünyanın en uzun grabeni içinde ve en derin noktasında yer alan Gor Çukuru içindekiLût Gölü ve çevresi ile, Karek yakınlarındaki çöl alanlarını gezmek için yola çıktık. Bu sebeple herkes spor giyinmiş, şapka ve güneş gözlüklerini de almışlardı. Aracımız Amman caddelerinden batıya doğru yol almaya başladı, bir süre sonra da kuzeybatı yönüne doğru kıvrılarak giderek alçalan yoldan LutGölü (Ölü Deniz) istikametine devam ettik.

    Lût Gölü ve Ölü Deniz (Gor Çukuru)

    12 bin km. uzunluğu ile Dünya’nın en uzun grabeni (Doğu Afrika Grabeni) içinde yer alan LûtGölü; aynı zamanda tüm Dünya’nın en çukur noktasıdır (gölün yüzeyi -397, derinliği -394 m.). Bu noktadan,Everest Zirvesi (Nepal’deki Himalayaların en yüksek noktası 8848m.)arasındaki yükselti farkı 10 bin metreye yakındır (9.639m.)Everest ile Okyanus dipleri arasında ise 20 bin metre kadar yükselti farkı vardır; Mariana Çukuru(Filipinler’in güneyinde -11036m.)

    Ölü Deniz’in seviyesine yakın düz bir alana gelince uluslararası bir bisiklet yarışı organizasyonu ile karşılaştık. Derken Lût Gölü gözüktü. Kuzey’den Taberiye Gölü’nden gelen Ürdün Nehri (Şeria Nehri)  ile Zerka Çayı’nın birleştiği noktaya yakın bir yerdi burası. Araçla göl kısmına ulaşınca bir süre güneye doğru yol alıp yüksekçe bir terastan Lût Gölü’nü seyrettik. Sonra bu sahilde, ayakkabılarımızı çıkarıp göle doğru yürüdük. Burada,bizden başka,buraya gelip dolaşan çok sayıda ziyaretçi vardı. Ayrıca çok sayıda misafirlerebir şeyler satan ya da devesi ile misafirleri gezdiren her yaştan çok sayıda satıcı ve rehberler de vardı. Önce topluca ve sonra da tek tek deveye binip fotoğraflar çektirdik. Potasyum ve tuz oranı dünyada en fazla olan ( %0 253) gölün içinde bir miktar gezindik. Bu gölde canlı yaşamıyordu. Göl çamurundan cilt tedavisinde kullanılan sabunlar imal edilmişti.

    Düş Gezginleriolarak Lût Gölü’nden unutulmaz hatıralarla ayrıldık. Çok kıymetli gönül dostlarım Karek’te,Maan’da ve çölde İshak’ın restoranında haftaya neler bekliyor bizi; onu anlatacağım. Buluşuncaya dek  hoşça kalın, sağlıcakla kalın.

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.