|   | 
  • Kiralık Kalem (Satılık Değil Ama)

    TARİHİ ÇEVİR, NAL SESİ, KISRAK SESİ BUNLAR

    Şâir tek bir pencereden bakıyormuş; tarihi çevirince at seslerini, nal seslerini duymuş. Haklıdır elbet, çünkü filin gerçekten de kalın ve uzun bir hortumu vardır. Kocaman kocaman kulakları olduğunu söyleyen de haklıdır. Yok değil ki. İkişer beyaz dişten söz eden de haklı... Peki, ya Hoca’nın karısı? Yani ben:

     

    Tarihimizi çevirdiğimde; isimleri altın harflerle yazılacak bireyleri de olan bir toplum ve o toplumun kurduğu, ışığını inancından alan, etrafa nur saçan, eşi az bulunur bir medeniyet çıkıyor benim karşıma. Bizim kısraklarımızın olduğu da bir vâkıadır elbette. O kısrakların üzerindeki, bir elinde tesbih, diğer elinde kılıç, başı sarıklı alp-eren serdengeçtilerimizin, hak ve hakikatin sancağını Avrupa ortalarına kadar dalgalandırdıklarını kim inkâr edebilir ki!

     

    Bizim gibi engin bir tarihi olanlar, herhangi bir toplumsal adımı atmadan önce, mutlaka tarihlerine, atalarının yaşadıkları tecrübelere, geleneklerine, öz kültürlerine ibret gözüyle şöyle bir bakmalıdırlar. Her adımda. Her konuda. Ve yani eğitim konusunda da.

     

    Kendi tarihine bakmadan ve hattâ ona kıçını dönerek başka toplumlarda, başka medeniyetlerde altın bulacaklarını sananlar, küfelerini bakırla, otla, bokla doldururlar da farkına bile varmazlar. Aynen şimdi yaşadığımız gibi, çoğu zaman da aradıklarının tersiyle tokat yiyebilirler. Bu da kendi medeniyetlerinin çöküşünü, o toplumun helâkini getirir. Bana inanmayanlar, açsınlar da İbn Haldun’un Mukaddime’sini okusunlar. Tarih, ibretlik tekerrür(ler) ile doludur. İBRETLİK diyorum, dikkat buyurunuz; İLLE DE AYNEN ALIP TEKRAR KULLANALIM demiyorum. Çünkü bütün tarihler; doğruların, güzelliklerin olduğu kadar, yanlışların ve çirkinliklerin de yansıdığı birer aynadır.

     

    Efendim, biliyorsunuz benim konum EĞİTİM. “Bu konuda doğru tesbitler ve sağlıklı değerlendirmeler yapabilmemiz için, geçmişimize, tarihimize bakmalıyız.” dedim. Bakalım öyleyse. Bazı dangalaklar, tarihimize “tu kaka” diyor olsalar da bizler bakalım efendim.

     

    Bendeniz, öncelikle sizlere, tarihimizde eğitimle ilgili bir gezinti yapmayı teklif ediyorum. Osmanlı Devleti’nde, Selçuklu Devleti’nde durum nedir diye, OSMANLI TARİHİ ANSİKLOPEDİSİ, İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ, TÂLİM ve TERBİYE, ALPARSLAN DÖNEMİ SELÇUKLULAR’DA EĞİTİM gibi bazı kaynaklarda biraz araştırma yaptım, çeşitli metinlere ulaştım. Öncelikle onlardan kısa (Siz yine de uzun bulabilirsiniz, özür dilerim.) bir potpori sunmak istiyorum, Allah izin verirse sonraki yazılarımda tesbit ve değerlendirmelere girişeceğim. Buyurunuz: (AMA RİCA EDERİM, ÇOK DİKKATLİ OKUYUNUZ!)

     

    {{{Osmanlı’nın öğretmen anlayışını bütünüyle ya da büyük oranda bugüne transfer etmemiz mümkün değildir. Çünkü zaman ve insan değişmiştir. Anlayışlar, algılar ve beklentiler değişmiştir. Bugün öğretmenlik, ciddi biçimde m a a l e s e f (BUNU DA BEN SÖYLÜYORUM.) teknik bir meslek haline gelmiştir. Psikolojinin verileriyle öğrenci anlayışı, öğrenme konuları değişmiş ve çeşitlenmiştir. Ancak bu demek değildir ki, bu zengin kültür ve birikimden bugün için hiçbir fayda devşirilemez. Özellikle ÇOKTAN SEÇMELİ TESTLERLE ÖĞRETMEN ADAYLIĞINA KABUL EDİLEN BİREYLERİN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ BAĞLAMINDA ÖĞRETMENLİK YAPIP YAPAMAYACAKLARININ SORGULANMASI noktasında bu gelenekten önemli faydalar edinmek mümkündür. Buradan hareketle şu önerilerde bulunmak mümkündür. 1. Osmanlı’da farklı kurumlarda görev yapan öğretmenlerin her bir yeterlik alanı için daha detaylı çalışmalara ihtiyaç vardır. Bu bağlamda kişisel nitelikler, genel kültür birikimi, alan yeterliği, öğretim yöntemleri, itibar, iletişim ve meslek algısı gibi alanlarda dönemsel ve kurumsal araştırmalar yapılabilir. 2. Osmanlı tecrübesi, başta din eğitimcileri olmak üzere günümüzün bütün öğretmenleri tarafından dikkatle incelenmelidir. Özellikle öğretmen-öğrenci ilişkilerinde karşılaşılan sorunlarda bu tecrübenin bilinmesi önemli katkılar sağlayabilir. 3. Osmanlı’da eğitim sisteminin taşıyıcısı olan öğretmenlerin kurdukları ilişki ağlarının eğitime olumlu ve olumsuz yansımaları iyi anlaşılmalıdır. Günümüzün eğitim yöneticileri bunu daha detaylı bir şekilde analiz etmelidir.}}} (Osmanlı’da Öğretmenlik Anlayışı Üzerine Bir Değerlendirme 9)

     

    {{{Osmanlı’dan önce olduğu gibi Osmanlı medreselerinde de ders okutan kişiler için kullanılan sözcük, “müderris” olmuştur. Temel vasıfları dindarlık, fazilet, tevazu ve olgunluk üzerine bina edilen Osmanlı müderrisleri, medreselerin parlak dönemlerinde bütün ilmiye sınıfı mensuplarına ve topluma örnek olacak niteliklere sahip kişiler olmuşlardır(Tâşköprîzâde, 1985, 178, 305; Unan 2003).

     

    Osmanlı eğitimini sürükleyen öğretmenlerin niteliklerine yeterince özen gösterildiğini ve özellikle kişilik ve karakter noktasında belli bir anlayışın ortaya çıktığını belirtmek gerekir. Bu bağlamda hem İslam eğitim geleneğinde hem de Osmanlı toplumunda bir öğretmen için şart koşulan kişisel niteliklerin en önemlilerini özetlemek gerekirse; iyi niyet, meslek sevgisi, ilme ve ilim adamına saygı, adalet, objektiflik, sabır, hoşgörü, affedicilik, ağırbaşlılık, alçak gönüllülük, şefkat, merhamet, espri anlayışı, esneklik, tutarlılık, iyimserlik, koruyuculuk, bilgi inanç ve davranış bütünlüğü şeklinde ifade etmek mümkündür  (İbn Sahnûn, 1996; İbn Cemâ‘a, 1998; Zernûcî, 1987; Kabisî, ty; Gazzâlî, 1988; Tâşköprîzâde, 1313). Şüphesiz bu karakter özelliklerine sahip olmak, öğretmenler için öğrenci nazarında da toplum nazarında da muteber şahsiyet olmanın önkoşuludur. Çünkü bu özelliklerin her biri öğretmen öğrenci münasebetlerinde en çok ihtiyaç duyulan niteliklerdir. Bu niteliklere sahip olunması, yetişkin ve eğitim almış bir birey ile henüz çocukluğunu yaşayan ve formal eğitim almamış bir bireyin okul içinde ve okul dışında kuracakları diyalog için pozitif katkı sağlayacaktır. İslam eğitimcileri, bu niteliklere vurgu yaparak eğitimin toptan verimliliğini arttıracak şekilde öğretmenliği kişisel yeterlilik gerektiren bir meslek dalı olarak algıladıklarını göstermişlerdir.

     

    Bu niteliklerin her biriyle ilgili örnek vermek mümkündür. Ancak sadece adalet duygusundan, objektiflikten veya bilgi inanç ve davranış bütünlüğünden bahsetmek dahi, kişiliğin öğretmen için önemini ortaya koymada yeterlidir. Medresede ya da mektepte herhangi bir öğretmen, öğrenciler arasında hiçbir ayrım gözetmeden ve onların herhangi birini mağdur etmeden veya birini ötekinin önüne geçirmeden öğretim sürecini yönetebilmek için adalet duygusuyla birlikte objektif kalma becerisine de sahip olmalıdır. Osmanlı dönemi eğitimcileri de bu yüzden adalet hissini, öğretmenleri ayrımcılıktan kurtaran en güçlü duygulardan biri olarak kabul etmişler; öğretmenin, öğrencileri arasında ayrım gözetmemesini, birbirinden farklı davranışlarda bulunmamasını her bir öğrenciye eşit muamele göstermesini istemişlerdir (Şeker, ty, 88). Öğrenciler arasında âdil davranmak önemli ancak yeterli değildir. Yukarıda zikredilen her noktada öğretmenin mükemmel bir kişiliğe sahip olması; sözleriyle davranışlarının uyumlu olması; öğrenciye emrettiği davranışları önce kendisinin yaşaması gerekli görülmüştür. Öğretmenin sözlerinin, ancak bu durumda öğrenci üzerinde tesirli olacağı dile getirilmiştir. Aksi takdirde öğretmenin fiilleri sözlerini yalanlarsa, ortaya koyduğu teşvikler ve yaptığı uyarıların etkili olmayacağı uyarılarında bulunulmuştur (Tâşköprîzâde, 1313, I, 82).

     

    Öğretmenlerin kişisel olarak sahip olacakları nitelikler dışında belki üzerinde durulması gereken asıl husus, bu öğretmenlerin mesleklerini icra ederken öğretmenlik sanatını nasıl kullanacakları konusu olmalıdır. Şüphesiz bu konuda da genelde İslam eğitim tarihinde, özelde de Osmanlı eğitim anlayışında hatırı sayılır miktarda veri bulunmaktadır. Öğrencinin psikolojik dünyasının tanınmasından, sosyo-ekonomik çevresinin göz önünde bulundurulmasına, öğrenme kapasitesinden öğrenme yaşına, bireysel farklılıklarından duygusal yapısına hatta öğretmenin kullanacağı öğretim yöntem ve tekniklerine varıncaya kadar, İslam eğitimcileri metodolojik olmasa bile öğretmenliği bir sanat olarak kabul ettiklerini gösterecek önemli yönlendirmelerde bulunmuşlardır.

     

    Kaynaklarda, müderrisin öğrencilerin kabiliyetine göre konuşması, dersi anlatırken anlaşılır bir dil kullanması, öğrencinin derse ilgisini sağlaması, kendisinin ve yardımcısının (muîd) öğrenciye sert davranmaması gibi eğitim psikolojisiyle ilgili birçok kural yer almaktadır. Bu konuda müstakil eserler de yazılmıştır (bk. TÂLİM ve TERBİYE).}}}

     

    Uzadıkça, okuyanların azalacağını düşünüyorum. Devam etmek üzere şimdilik keseyim. Vesselâm.

     

    R. Serdar Özmilli

Kar360.com Kayseri-Trkiye ve Dnya gndemini takip edebileceiniz, nteraktif bir haber sitesidir. Yazlm ve Tasarm hizmeti www.tahamedya.com tarafndan yaplmtr.