Birkaç gün önce trende bir adam kendi kendine gülümsüyordu. Hayır, hayır kahkaha atıyordu. Gözlerinin içinde saklanmış bir hüzün vardı; ama dudaklarında bir tebessüm. İnsanlar başlarını çevirdi, görmezden geldiler. Bense gözlerimi ondan alamadım. Kapılarını Arayan Anahtarlar öykümün öznesi adam geldi önce aklıma. Kahkahası derinleşince ise başka bir ismi düşündüm. Yüzü silinmiş ama sesi hâlâ yankılanan bir adam: Joker.
Hani şu palyaçoya benzeyen adam. Hani o hiç kimse olan ama bir anda herkesin aynasına dönüşen karakter. O, bir film karakteri olmanın ötesinde, toplumun bastırdığı çığlığın vücut bulmuş hâli gibi. Bizim içimizde saklanan öfkenin, dışlanmışlığın, sessizliğin sesi.
“Eskiden hayatımın bir trajedi olduğunu düşünürdüm, ama şimdi fark ediyorum ki tam bir komediymiş.”
Böyle diyordu Joker. Aslında hepimiz bir trajedinin içinde doğuyoruz ama toplum bize komedi oynamamızı öğretiyor. Ağlamamıza izin yok, susmamıza bile pek yer yok. Gülmek zorundayız. 'Her şey yolundaymış' gibi davranmak... En kötüsü de inandırmak kendimizi bu yalana. Alışmak da diyebiliriz. Suç ve Ceza’da diyor ya Dostoyevski: Önce biraz ağladılar ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışıyor.
Joker işte tam bu noktada doğuyor. Gülüyor, evet. Ama kahkahası sahici değil. Bir hastalığın ürünü gibi görünen o kahkahalar, aslında içimizde bastırdığımız duyguların yankısı. Bazen bir öğretmen oluyor Joker; bastırılmış bir çocuğun yüzünde. Bazen bir temizlik görevlisi oluyor; hiçe sayılmış bir hayatın iç çekişinde. Bazen de bir anne oluyor, iki çocuğuna ne yedireceğini bilemeden gülümseyen.
Trendeki herkes kahkaha atan o adama deli gibi bakarken ben sarılmak istedim bir anne gibi. Size garip gelebilir. Ben delileri seviyorum. Delirmeyenleri, deliremeyenleri anlayamıyorum. Öyle bir hayat yaşıyoruz ki bütün dünyada delirmemek mümkün değil. Joker delirmedi. Delirten bizdik.
Onu görmezden gelen sistemdi. Yardım istediğinde duymayan sosyal hizmetlerdi. Kahkahasıyla dalga geçen sokaktaki çocuktu. "Bu adam tuhaf" diyen kalabalıktı.
Film boyunca izledik onu, ama aynı zamanda kendimizi izledik. Bir bakıma hepimizin içinde Joker’den bir parça var. Kimimiz bastırıyoruz, kimimiz unuttuk sanıyoruz. Ama o içimizde bir yerde, varlığını sürdürüyor.
Belki bir metroda, belki bir sabah aynaya baktığımızda o kahkahayı duyar gibi oluyoruz. Çünkü hiçbir yara yoktur ki tamamen iyileşsin; sadece makyajla örtülür.
Toplum, anlamadığı her şeyi "deli" olarak etiketlemeye bayılır. Ama bazen en deli dediklerimiz, en fazla düşünenlerdir. Joker’in gülüşü bu yüzden ürkütücü: çünkü orada bastırılmış bir akıl, yaralı bir ruh konuşur.
Peki biz ne yapabiliriz?
Belki bu hafta sokakta rastladığın birine "Nasılsın?" diye sormakla başlayabilirsin. Gerçekten, içtenlikle.
Çünkü belki de o kişi, gülüşünün ardında bir çığlık saklıyordur.
Joker olmak istemiyoruz. Ama Joker’i anlamaya cesaret edelim. Çünkü anlamak, yalnızlığın panzehiridir.
Ve bazen... bir tebessüm, bir dünyayı kurtarır.
Bilmiyorum ben de mi delirdim ama konuştu gözleriyle trendeki adam bana. Edip Cansever’in Mendilimde Kan Sesleri şiirini okudu da Ahmet abi yerine Gökhan abi dedi sanki. Jokeri yaz benim için dedi. Ben gülmüyordum o gülüyordu. Bilmiyorum belki de bana
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir, dedi.
Boynu bükük duruyorsam eğer
İçimden öyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konyanın beyaz
Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
Öylesine benzer ki
Ve avlularına
(Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
Ve sözlerine
(Yani bir cep aynası alım-satımına belki)
Ve bir gün birinin adres sormasına benzer
Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anısı işsizliktir
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.